Eğer Simona Halep taraftarı iseniz, önümüzdeki 24 saat boyunca düzinelerce Wimbledon finali hakkında yazı bulup zevkle okuyabilirsiniz. Serena Williams taraftarı iseniz belki es geçebilirsiniz, anlarım. Ama sporumuzu zaten yakından takip eden tenisseverler için genel anlamda tenis yorumuna rahatça doyabilecekleri seviyede yazılar belirecektir medyada ve bloglarda. 

Birçoğu Halep’in nasıl oldu da 'en az favori zemini' olan çimde, hem de iki hafta evvel kimsenin tahmin edemeyeceği şekilde kupaya ulaştığının öyküsünü ele alacaktır. Diğerleri ise sadece final maçına odaklanıp, istatistikler ve rakamlar sunarak Simona’nın nasıl Serena üzerinde bu kadar hakimiyet kurabildiğini açıklamaya yönelecektir. Mesela kullanabilecekleri somut bir veri, basit hata sayısı olacaktır çünkü rakamların ortaya koyduğu farkı göz ardı etmek imkansız. Basit hata sayılarına bakarsak, Halep geriden vuruşlarında (forehand ve backhand) tüm maç sadece üç hata yapmışken, Serena 25 tane ya dışarı atmış ya fileye takmış. Eminim iki yöntem de (öykü şeklinde veya maç odaklanması) güzel yazılar doğuracaktır ve ben de bazılarını zevkle okuyacağım. Zira hakikaten Simona’nın Wimbledon’ı kazanışı çok ilginç ve rakamlarda da biraz evvel belirttiğim gibi çarpıcı farklar var.

Şahsi fikrim ise bu güneşli Cumartesi günü Centre Court’ta oynanan kadınlar finalinde 6-2, 6-2 gibi ezici bir skorun (56 dakika sürdü maç) ortaya çıkmasındaki en büyük etken istatistikler ve salt rakamlarda belirmeyen bir unsurdu. Sadece seyrederek farkına varabileceğiniz, sayamayacağınız ama eminim görsel olarak seyrettikçe daha fazla takdir edeceğiniz bir nokta.

Halep’in ayaklarını çabukluğundan bahsediyorum.

Bunun uzantısı olarak da Serena’nın ağır kalışı ile ortaya çıkan ve maçın skoruna net etki yapan devasa bir farka dikkat çekiyorum.

Benim geçmişte yazılarımı okuyanlar belki görmüştür çünkü bir kezden fazla bunu dile getirdim. Kanımca Halep, taa Arantxa Sanchez-Vicario’dan beri gördüğüm en hızlı kadın tenisçi. Elbette birçok çabuk tenisçi geldi, geçti (veya devam ediyor). Hemen aklıma Steffi Graf, Martina Hingis, Justine Henin, Venus Williams gibi isimler geliyor. Ama tam bacak çabukluğu 'paket'inden bahsedeceksek, yani hem bir köşeden diğerine koşarken hızlılık, hem ileri-geri çabukluk, hem ilk adım çabukluğu, hem anında yön değiştirebilme, hem de üstünüze gelen hızlı top için küçük adımlarla pozisyona girebilme yeteneklerinin hepsinin beraber mevcut olmasi, o zaman işte buyrun, Romen oyuncu bu konuda tam bir paket atlet.

Ayrıca bu kadar tek taraflı bir skorun ortaya çıkması için iki şeyden birinin gerçekleşmesi gerekir:

  • 1) Birkaç etken aynı anda bir oyuncunun lehine işlemiştir
  • 2) Veya bir ana unsur çok net biçimde bir oyuncu lehine işlemiştir ve onun uzantısı olarak ortaya çıkan fark diğer unsurlara da etki edip adeta domino taşlarını düşürür gibi iki oyuncunun arasında uçurum performans farkı yaratmıştır.

Benim tercihim iki numaradan yana ve o tercihte bahsedilen ana unsur ise yukarıda dile getirdiğim iki oyuncu arasındaki ayak çabukluğu farkı. 

Kortta da daha ilk üç oyunda bu fark net belli oldu. Mesela Serena servis atıyordu, Simona geri çeviriyordu ve Serena ikinci topa ya hazır değildi (bir örnek: ilk oyunun son puanı), ya da servisinden sonraki vuruşta (veya ikincisinde) vakti olmasına rağmen tam poziyona girmediği için dengesiz vuruşlar yapıyordu (bir örnek: 0-2, 15-15’te Serena’nın servis sonrası iki vuruşu). Ayaklarının iyi çalışmaması sonucu Simona’nın ortaya vurduğu return’lerde bile ya hata yaptı ya da iyi vuruş vuramadığından ralinin kontrolünü Halep’e teslim etti.


Halep ise rakibinin aksine tam hız gidiyordu toplara. Mesela bazı puanlarda Serena bir, iki, hatta daha fazla agresif vuruşlar yapıp onu koşturdu ama Halep onlara yetişmekle kalmadığı gibi counter-punch vuruşlar ile (defansif pozisyondan agresif ve bitirici vuruş) ya direkt puanlar üretti, ya da ralilerde tekrar dengeyi sağladı (iki örnek: ilk set 4-1 oyunu, ikinci ve son puanlar)

Bu bacak çabukluğu farkı uzantı olarak basit hatalar istatistiklerine de yansıdı (25-3 Simona lehine), uzun ralileri kazanma rakamlarına da yansıdı (7-1 Simona lehine dokuz vuruş ve üstü süren ralilerde) ve en nihayetinde skor tabelasına da yansıdı.

Turnuvanın birinde İsviçreli bir antrenör bana küçük yaşlarımda (11 veya 12 yaşındayken) bir öğüt vermişti. O zamanlar yaşım itibarı ile tam olarak kavrayamamıştım ne demek istediğini ama sanki dün gibi aklımda çünkü söylerken bir elinin parmağının ucu ile göğsüme dokunup diğer eli ile bacaklarıma işaret yapmıştı ve ciddi bir yüz ifadesine bürünmüştü. “Eğer şu iki şeyi [bacaklarım] gerektiği gibi çalıştırmayı öğrenirsen, sana gereken ama burada [göğsüm] saklanan güveni bulursun,” demişti. 

İşte Simona’yı seyrederken bu cümle geldi aklıma. Zira maç ilerledikçe bacakları mükemmel çalıştığından güveni tavan yapan bir tenisçi vardı bir tarafta, diğer tarafta ise bacakları işlemediğinden maça kötü başlayan, hata üstüne hata yaparak yavaş yavaş güveni kaybolan ve ruhen çöken bir Williams vardı. 

Yani eğer “iyi forehand-backhand vurarak ve güçlü servis atarak" başarıyı yakalayacağına inanmış genç tenisçiler varsa ve bunun onlara yeteceğini sanıyorlarsa, kendilerine en önemli konuyu unutmamalarını tavsiye ederim ve hemen üzerinde çalışmaya başlamalarını öneririm. Görsel örnek görmek istiyorlarsa da Halep’in bu turnuva oynadığı (özellikle Shuai’ye karşı çeyrek final ve bugünkü final) maçları seyretmelerini şart koşarım.

Bir sonraki yazı görüşmek üzere...