Sanırım üniversitelerde spor öğretimi sisteminde tenis organizasyonu planlamasının ve halkla ilişkilerin nasıl idare edilmesi gerektiğini tema alan bir ders olsaydı, United States Tennis Association’ın (USTA) bu seneki Amerika Açık turnuvası üzerine aldığı kararlar ve bunu kamuoyuna yansıtma tarzları ders programının önemli parçalarından birini teşkil ederdi. Daha doğrusu, 'bu süreci yüzüne gözüne bulaştırmamak için neleri yapmaktan kaçınmalı?' odaklı bir bölümün ana örneği olarak öne sürülürdü.


En başta alınması gereken karardan başlayalım. Coronavirüs salgını devam ederken, US Open turnuvası oynanmalı mıydı, oynanmamalı mıydı? Her ne kadar bu konu birkaç hafta enine boyuna tartışılmış olsa bile, USTA açısından bakıldığında daha baştan pek seçim hakları yoktu. Çok uç nokta bir felaket olmadıkça veya salgın New York’ta feci boyutlara ulaşmadıkça bu turnuvayı oynatacaklardı. Sadece televizyon ve sponsor kontratları neredeyse çeyrek milyar doların üstünde bir meblağ teşkil ediyor USTA gelirleri açısından. Haliyle bu paradan vazgeçmek istememelerinin yanı sıra US Open oynanmazsa bu kontratın beraberinde getirdiği finansal mecburiyetin altından kalkmaları, hele hele daha yaklaşık 10 gün evvel yüz küsur elemanını işten çıkarmış USTA için, imkansız gibi gözükmekteydi.

Not: Wimbledon’a işte burada şapka çıkarmak gerekir. Senelerdir turnuvayı sigortalıyorlar ve verdikleri prim az buz değil (senede 2 milyon dolar civarı). Ama işte pandemi olunca hiç kimseye göbekten bağlı olmadan rahatça iptal kararını alabiliyorlar.

Özetlemek gerekirse, eğer yük altında olmadan sağlıklı karar verebilme imkanına US Open yöneticileri sahip olsalardı, turnuvayı iptal kararı alırlardı. Mantıklı olan da buydu aslında. Zaten bu tip yaygın hastalık konusu olduğunda, hele hele A.B.D. gibi avukatlık mesleğinin en verimli olduğu bir ülkede, yöneticilerin ilk akıllarına gelen düşünce, programdaki etkinliği iptal etmektir. Zira etmezlerse ve sahiden hastalık olursa, yani korktukları başlarına gelirse, binbir dava açılır ve kendilerini büyük ihtimal sokakta, yalnızca üzerilerindeki kıyafetler ile bulurlar. Kısacası USTA, planlama yaparken bunu göz önünde bulundurmayarak maça baştan 0-1 yenik başlamıştı.

Bari o kadarla kalsa...
Hani “çözülünce arkası gelir” deriz ya, işte ondan...
Gaflar arka arkaya gelmeye başladı!

Madem bu turnuva oynanacak, o zaman en önemli tedbir alınması gereken konu üzerine yoğunlaştı USTA: “Biz bu işten nasıl yüzümüzün akıyla, dava edilmeden çıkabiliriz?” Alelacele toplantı yapıldı ve sadece bu soruya odaklanarak, ne tür tepkilerin geleceğini düşünmeden, sadece yukarıdaki soruya odaklanarak bir takım ön kararlar alındı.

Bunlardan biri turnuvaya medya üyesi almamaktı. Tamam, aslında salgın ihtimalini azaltmak çerçevesinden bakıldığında yanlış bir karar değil. Hoş, gerçi ben bu sebepten ziyade, "olur da bir şeyler ters giderse medya mensuplarının gözü önünde olmasın" düşüncesinin USTA için motor rolü oynadığını düşünüyorum, ama sonuçta yüz küsur medya üyesinin oyuncular veya birbirleri ile yan yana olmalarının önüne geçen bir karar, ondan şikayet edilecek bir tarafı yok. Peki, halkla ilişkiler açısından bu kararı medya mensuplarına hassas ve detaylı şekilde açıklayarak haber vermeleri gerekmez mi? Sonuçta medya ve basın, özellikle seyircilerin alınmayacağını hatırlarsak, turnuvanın sesi olmayacaklar mı bir nevi? Pozitif haber yayılım ve yorumu açısından, bir organizasyonun kendi menfaati adına iyi ilişkileri ön planda tutması gereken ilk kişilerden bahsediyoruz. USTA ise ne yaptı? Ne bir bülten ile bu haberi kendilerine iletti, ne sitesinden bu yönde bir anons duyurdu, ne de medya grupları ile iletişime girip detaylı açıklamada bulundu. Medya ve basın mensupları turnuvaya giremeyeceklerini geçen hafta US Open turnuva direktörü Stacey Allaster önderliğinde yapılan basın toplantısında ilk defa tüm dünya ile ayni anda öğrendiler. Eh, bu saatten sonra bu insanlar senin arzuladığın gibi sırtını sıvazlamazlarsa, fazla şikayet etmeyeceksin.

Nitekim basın toplantısı yapılır yapılmaz buna tepki gelmeye başladı söz konusu kişilerden. Tekrar edeyim, verilen tepkilerin çoğu kararın kendisine değil, iletişim konusunda USTA’in sınıfta kalmasına oldu. Bu negatif enerjinin turnuva başladığında yorumlara etki yapması kanımca kaçınılmaz. Al sana skor 0-2.

Bir diğer karar, oyunculara sadece bir kişinin eşlik edebileceğiydi. İşte efendim, pandemi olduğu için ve turnuvanın “sıhhati” açısından çok insan yanlarında olmamalıydı. Hatta bırakın turnuva mekânına, New York’ta bulundukları süre içinde bile yanlarında sadece tek kişi olabilecekti. Daha da ötesi turnuvanın belirlediği otel(ler)de kalmaya mecburlardı ve sadece otel ve turnuva arası git-gel yapıp başka yere gidemeyeceklerdi. Hoppala! USTA ne gibi bir yetkiye sahip ki New York eyaleti yönetiminin veya valinin kendi vatandaşları için çıkarmadıkları kısıtlamaları uygulamaya koyabilsin? Amerika içinde bulunan insanların kaç kişiyle seyahat edebileceklerini, nereye gidebileceklerini veya bir otelde ailesiyle kalma hürlüğünü herhangi bir eyalet yönetmeliği kısıtlamazken, USTA kendini herhalde dev aynasında gördü tuhaf bir şekilde.

Bu karar da elbette hak ettiği tepkiyi gördü. Hem bu fikri ilk ortaya atana hem de bunun ne kadar saçma bir fikir olduğunu göremeyen Allaster ve arkadaşlarına ironi dolu bir tebrik yolluyorum. Serena tek kızıyla mı gelecekti? Novak veya Rafa birer kişiyle mi geleceklerdi? İllaki onlara da bakmayalım, bir kişiden fazla ekip ile dolaşan düzinelerce oyuncu var (sadece birkaç elit oyuncunun birden fazla kişiyle seyahat ettikleri izlenimi nereden çıktı bilmiyorum). Turnuva mekânında olsa anlarım (ki o da şu an muallak), ama gerisi aşırı.

USTA ön görmediği (nasıl görmediler, tekrar hayret) tepkiyi alınca geri adım atmak zorunda kaldı elbette. Birkaç gün içinde yeni tasarı hazırlandı ve kurallar kamuoyuna sunuldu. Bir oyuncu otelde ikişer kişilik iki oda tutabilir. Ayrıca otel dışında kalmak isteyenlere ev tutulacaktır, vesaire. Hatta yukarıda da değindiğim gibi mekâna bile bir kişiden fazla gelebilme ihtimali mevcut çünkü USTA basın toplantısında bu soru net ve direk sorulmasına rağmen, jenerik cevaplar vererek bu konuyu askıda bıraktı. Bu kaçıncı gaf, saymayı ve skor tutmayı burada bırakıyorum.

Şimdi bakın acele ile alınan kararlar nelere yol açıyor. USTA yukarıda bahsettiğim geri adımı atınca yine tepki gördü. Öyle ya, tüm tedbirleri “insan sayısını az tutmak ve salgın ihtimalini önlemek” adına aldıklarını ve bu kararları tamamen “oyuncuların sağlığı” için verdiklerini ısrarla belirtmemişler miydi? Aynı şekilde tekerlekli sandalye, junior’lar, elemeler, ve karışık çiftler tablolarını iptal etme sebebi olarak bu gerekçeleri öne sürmemişler miydi? Tabii ki evet!

Madem bu sebebi göstererek verdiğin "sadece bir kişi eşlik etme" kararından dönüp tekrar bu sayıyı arttirirsan, o zaman bu iptal edilen tablolardaki oynama hakkı olan ama dışarıda kalan aktif oyuncuların ne günahı var? Öncelik neden bu oyunculara verilmedi? Tamamı gelir kaynağından oldular. Eleme tablosuna girmeyi hak etmiş olanlar ise puan kaybı yaşayıp ve ilk yüzden daha da uzaklaşacaklar. Haklı olarak bu doğrultuda tepkiler yağmaya başladı. Özellikle tekerlekli sandalye oyuncularının tepkileri sosyal medyada aşırı yankı yaptı, yazılı basına yansıdı.

Bu detayı da yüzüne gözüne bulaştırdığını (ve eminim ki engelliler söz konusu olduğundan muazzam davalara gebe kaldığını) anlayan USTA tekrar hasar kontrolü adına ITF ve tekerlekli sandalye tenisinin önemli kişileriyle apar topar bir toplantı yapıp, o tabloyu oynatmanın yollarını arayacağı sözünü verdi (bu satırları yazdığım günden evvelki gün bu toplantı yapıldı ve net karar anonsu henüz yok).

Daha önümüzdeki günlerde kim bilir ne tür gelişmeler olacak hep beraber göreceğiz. Ancak net olan USTA’in planlama ve kriz idare etme konusunda ne kadar hazırlıksız ve halkla ilişkiler konusunda ne kadar beceriksiz yakalandığı. Eminim hepsinin rüyasında US Open zamanına kadar Coronavirus tehlikesinin büyük nispette azalması veya bitmesi vardır.

Bunun aksine kabuslarına girense, turnuva esnasında herhangi biri(ler)nin hastalanma olanağı, hatta hepsinin en az 10 sene yaşlanmasına sebep olacak olan ünlü oyunculardan birinin hastalanması olacaktır. Düşünsenize mesela yarı finaller öncesi dört oyuncudan bir tanesinin Coronaviruse yakalanıp maça çıkmayıp turnuvadan uzaklaştırıldığını veya hastaneye kaldırıldığını! Bunu kimse arzulamaz elbette, ama olur da bu talihsizlik yaşanırsa, şu ana kadar bu derece yönetim hünersizliği gösteren USTA bu faciayla nasıl başa çıkar ne siz sorun ne ben söyleyeyim.