Baharın gelişi kendini tabiatla nasıl belli ediyorsa Avrupa tenisinde de toprak kort sezonu gelişini Monte Carlo ile gösterir. Bu yılki turnuvanın bence iki özelliği var. Bunlardan birincisi bir süredir (2011) bu turnuvada yer almayan haşmetmeabları Roger Federerin son dakikada karar değiştirerek organizatör hakkıyla (Wild-Card) fikstüre dahil olmasıdır.
Avrupa anakarasında sezonun toprak korttaki ilk büyük turnuvası ABD tenisi için bir utanç vesilesi olmalı. Tek bir Amerikalı raket bile bu turnuvada yer almıyor. Bu da turnuvanın ikinci özelliği. Sanmayın ki eleme oynayıp çıkamadılar. Hayır başvuru bile yapılmamış. Sonra da soruyoruz neden ABDden bir tane bile doğru dürüst erkek yıldız tenisçi uzun zamandır çıkmıyor diye. İşte size sebebi! Hani Napolyon, Trafalgar savaşında işlerin kötüye gittiğini görünce komutanlarını yanına çağırıp sebep sormuş. Birisi önce barut bitti demiş. Napolyon gerisini söylemeyin bile diye söze nokta koymuş!
1999da Agassiden beri hiçbir Amerikalı büyük toprak turnuvalarda dişe dokunur bir başarı elde etmemiş. Etmek için de bir efor sarfetmiyorlar anlaşılan
En azından şimdilik.
Toprak kortlar yöreye göre değişkenlik gösterir. Örneğin büyük servisçiler genellikle sert zemin oyuncularıdır ama onlar nedense Roland Garrostan şikayetçi olmazlar, zira neredeyse sert zemin kadar süratli bir korttur. Roma biraz daha yavaş, Madrid ise her yıl bir başkadır! Komple atletlere kort zeminleri farketmiyor. Şikayet eden genellikle silahları kısıtlı olanlar!
Akdeniz'in mavi sularına bakan bir tepenin eteklerinde bulunan Monako Prensliği dünyanın en küçük ikinci ülkesidir! (Merak edenler için ilki Vatikandır!) Buranın başkenti ise Monte Carlodur. Başka bir kenti de sınırları gibi yoktur zaten! Monte Carlo Tenis Kulübü esasen Fransız toprakları içerisindedir. Zira ortadan İtalyaya giden yol geçer. Dünya sıralamasındaki tenisçilerin çoğu kendisini Monte Carloda oturuyor gösterir. Zira burası bir vergi cennetidir. Anımsıyorum bir zamanlar turnuva ödülleri nakden ödenirken Monte Carlo turnuvasının ödülleri kulüpte verilemezdi. Zira kulüp Fransız topraklarına ait olduğu için, o takdirde oyuncular ve de kulüp vergiye tabi olacaklardı. Bundan dolayı ödemeler ya ATP ofisinde, ya otelde velhasıl kulüp haricinde bulunabilen herhangi bir yerde yapılırdı. Bugün bu paralar doğrudan oyuncuların hesaplarına geçildiği için böyle bir sorun da ortada kalmıyor. Ama oyuncuların çoğu hala orada ikamet ederler.
Olagan sürprizler (Janowicz ve Gulbis elendi) dışında henüz bir şok yaşanmadı. Seyirlik maçlar arasında yarın (Cuma) Tsonga-Fognini, Dimitrov-Ferrer var. Benim merakla beklediğim yılın sürprizleri olan Dolgopolov ve Monfilsin ne yapacakları?
Birkaç gün önce ATPnin (Association of Tennis Professionals) 25. kuruluş yıldönümüydü. Profesyonel Tenis ATP ve ebeveyni MIPTC (Mens International Professional Tennis Council) öncesinde tam bir kaos vardı. Her kafadan bir ses çıkıyordu... Oyunculardan, turnuvalardan, hakemlerden, sponsorlardan. Şimdi bunların çoğu kesildi. En şikâyetçi olanlar küçük turnuva organizatörleri. Zira hep yıldız oyuncu bekleniyor. Onlar için de büyük paralar gerekiyor. Tam bir fasit daire! Hoşkalın.