Geçtiğimiz günlerde tüm dünya, sanki hiçbir sorun yokmuşçasına tüm dikkatini futbola çevirmişti. Burnumuzun dibindeki savaş, global ekonomik çöküntü, COVID-19’un yine azması ve olası yeni viral salgın, vs. vs!

Gerek seçki, gerek inşaat ve gerek turnuva aşamasında başta FIFA Başkanı olmak üzere çeşitli ahlaksızlıkların dile getirildiği bu koskoca etkinlikte de açıkçası sadece birkaç maç aklımızda kaldı. Uyuyakaldığım çok oldu. Bazı ikinci maçları da izlemedim bile. Final maçında Arjantin, turnuvanın en iyi oyunuyla skoru 2-0 getirip Fransa’yı sahadan silerken antrenörün basireti bağlanmayıp, artık tükenen orta saha oyuncularını değiştirseydi, belki bu maç da fazla aklımızda yer etmeyecek çünkü 2-0 bitecekti!

Bizim sosyal medya ise her zamanki gibi negatifler üzerindeki yürüyüşünü sürdürdü. İnanılmaz bir çalışkanlıkla sıfırdan hatırı sayılır bir servet ve şöhret edinmiş Nusret’in üzerine giderken ondan daha da antipatik Fransa Cumnhurbaşkanı Macron’un yılışıkça sarılmak istediği Mbappé tarafından reddedilişini atladılar. Üstelik bu medyamız Macron’un kişisel ikbali için finali birlikte izlemek üzere davet ettiği Benzema ve Zidane tarafından reddedildiğini de pas geçmişti!

Ben Nusret’in hiç bir işletmesine gitmedim. Ne kesem, ne görgüm buna izin vermez. Ama niye bu hınç onu da anlamıyorum. Varsa yoksa hedef Nusret! Yahu size ne bu adamdan, ne zararı var sizlere? Elin sonradan görmüşlerine altın biftek satıyorsa ellerine aklına da sağlık!

Bırakalım futbolu, uluslararası tenisin de incir çekirdeğini bile doldurmayacak birkaç gösteri etkinliği haricinde sezona “es” verdiği günlerde ülkemizde “senyörlerin” iki büyük turnuvası gerçekleşti. İnanılır gibi değil ama her ikisinde de 1.000’i aşkın katılımcı vardı. Ülkemizin geçirdiği şu stres dolu dönemde tenis sporunun insanlarımızı bu denli dostane bir şekilde bir araya getirmesi, umudunu hiçbir zaman yitirmeyen kişiliklere fevkalade bir motivasyon oldu. Hele ki yeni başlayanlar kategorilerindeki talepler bu sporun birleştiriciliği ile ilgili savları bir kez daha kanıtladı.

Haftada üç saat tenisin, kalp hastalıkları riskini %56 azalttığı kanıtlanmıştır. Diğer sporlara nazaran tenis oyuncuları kardiovasküler hastalıklar kategorisinde en düşük sıradadırlar. Tenis oynayan yetişkinlerin kilo problemleri diğerlerine nazaran %20 daha azdır. Ve tenis oynayan herkesin sosyal yetenekleri, arkadaşlıkları ve dostlukları tüm diğer sporların müsabıklarına nazaran çok daha gelişmiştir. Tenise geç yaşta başlamış bireylerin bile kişiliklerinde gerçekleşen pozitif gelişim, tüm diğer sporlara çok ağır basar.

Umarım tenis sporunun yönetimi ile sorumlu makamlar bu gerçekleri göz ardı etmekten vazgeçerler. Senyör tenisindeki patlama sadece kayıtlar, katılım ücretleri, birkaç yönetici/hakem ataması ve aba altından sopa gösterilen bazı kısıtlamalarla geçiştirilecek olgular değildir. Bunun medeni ülkelerdeki gibi profesyonel kategoriden apayrı, ayakları yere basan bir statüye kavuşturulması gerekir. Yoksa kısa bir zaman önceki gibi yerel panayırlardan öteye gitmez ve çok yararlı olacak bir çocuğu doğmadan öldürürsünüz.

Bunların hemen ardından yani yılbaşına ramak kala, Türkiye Tenis Ligi (yani daha bilinen adıyla “Türkiye Kulüplerarası Tenis Şampiyonası”) Trabzon’da gerçekleşti. ENKA finalde TED’i hem kadınlar hem erkeklerde yenerek şampiyon oldu. Kutlarız.

Ancak hem bu etkinliğin sanki onca güzel havalı günler varken yapılmayıp kışa denk getirilmesi hem de Tenis Federasyonu Başkanının ödül töreninde dereceye giren iki kulüpten birini taltif edip diğerini es geçmesi epey yadırgandı. Adı üzerinde bu bir Türkiye Ligi'dir. Burada kişisel dürtüler, kişisel seçkiler rol oynamamalı. Zamanında desteğini almak üzere oğlunu kurulunuza aldığınız bir başkanla görüş ayrılığına düştüğünüzde onun kulübünü kendi kafanıza göre soyutlayamazsınız. En azından müsabık gençlere karşı nezaketsizliktir. Ve siz sayın başkan, (ki insani ilişkilerinizde katı olmamanızın yararlarını zamanında belirtmiştim), bu hataya maalesef düştünüz. Hırs mantığı aştığında epey sakıncalı olabilir! Türkiye’nin en büyük spor kulüplerinden biri (bakın en büyük tenis kulübü demiyorum… en büyük spor kulüplerinden biri diyorum!) gözardı edilemez. Burada herhangi bir kulübün başkanı değilsiniz. Tüm kulüpleri temsil eden Türkiye Tenis Federasyonu'nun başkanısınız. Buna izin vermeyecek olan sadece görev tanımınız değildir diye düşünüyorum.

Saygılarımla, hoşkalınız…