Erkekler tenisinde gelecek on yılı şekillendirecek yeni jenerasyon oyuncular içinde Andrey Rublev’i saymazsak kendisine haksızlık yapmış oluruz. Özellikle şu anda ilk 20 sırada alan yaşıtlarının yanında bu aralar çok fazla ismi geçmese de Rus tenisçi kesinlikle gözardı edilmemesi gereken bir oyuncu zira sakatlıkların da etkisi ile sönük geçen son 1.5 sene kendisini biraz arka planda bıraktı. 2017 Next Generation Finali’ni kaybettiği Hyeon Chung da Rublev ile aynı kaderi paylaşıyor. Ancak bu haftaki Hamburg Açık ile Rus oyuncu yukarıya doğru yeni bir aralık açmış olabilir. 

RUBLEV TOPARLANMA EVRESİNDE
Andrey Rublev’i 2016 yılından itibaren daha yakından takip etmeye başladım. Daha sonra 2017 yılı ile geldi; ilk ATP şampiyonluğu, Amerika Açık’ta çeyrek final ve Next Generation ATP Finalleri’nde Hyeon Chung’a kaybedilen final ile biten sezon Rus oyuncudan beklentileri arttırdı. O günlerde nasıl bir oyuncu görüyorduk; iyi savunma yapan ama aynı zamanda hücum geçişlerini de etkili ve açılı vuruşlarla üst düzey yapabilen sıkı bir baseline oyuncusu. Ama aynı zamanda çok fazla geri çizgide kalan, oyununu çeşitlendirme ihtiyacı içinde olan, kortta gergin genç bir tenisçi. Özellikle iyi hücum eden ve güç üretebilen rakipler karşısında ne yapacağı, bu tarz oyuncuları kendi düzenleri dışına nasıl çıkaracağı gibi konular, Rus oyuncunun turdaki geleceğini de belirleyecekti. Daha sonra 2018 ile beraber bir durgunluk dönemine girince Tsitsipas, Zverev gibi oyuncuların yanında adı pek anılmaz oldu. 


Bu hafta Hamburg’ta seyrettiğimiz Rublev toparlanma evresine girmiş gibi görünüyor, bu iyi bir haber. Oyununun pozitif taraflarında gelişme var. Kötü haber ise yukarıda belirttiğim oyununda 2-3 sene öncesine ait zaaflar aynen devam ediyor. Hamburg finalinde tam da tüm soruları test edebileceği bir rakiple oynadı; Nikoloz Basilashvili. Gürcü oyuncu kortun her yerinden winner ve güç üretebilen turdaki en iyi ofansif oyunculardan birisi. Rublev yine çok fazla baselineda kaldı, hiç kısa top denemedi, fileye sadece bir kez geldi ve rakibini bozamadı. Ayrıca kortta önemli anlarda çok gergin ve mental olarak kırılgandı. Sonuçta negatif tarafta yıllar içinde değişen ve gelişen pek bir şey yok. Zaten Zverev örneğinde de gördüğümüz gibi genç oyunculardaki temel sorun, belirli bir aşamaya geldikten sonra takıldıkları noktadan ileriye doğru gitmekte zorlanmaları, bu durum onlara vakit kaybettiriyor. Mesela Zverev’in kort içi ve kort dışı sorunlarını çalıştıkları zaman içinde koçu Ivan Lendl’da çözemedi. Tsitsipas’ta da benzer bir takılma sorununu sezonun geri kalanında gözlemleyebiliriz. 

Rublev de zaaflarını henüz çözemedi ancak bu hiç çözemeyeceği anlamına gelmiyor. En azından bu hafta itibariyle elinde Nadal’dan sonra en iyi toprak oyuncusu olan Dominic Thiem’e ve sert bir tenisçi olan Pablo Carreno Busta’ya karşı alınmış galibiyetler, her ne kadar kaybedilse de kariyerinin ilk ATP 500 finali var. Sezonun geri kalan kısmını oyun modifikasyon ve revizelerine ağırlık vererek geçirebilirse, 2020 ile beraber yaşıtları gibi ait olması gereken yere yani ilk 20'nin içine kolaylıkla girecektir.  

BASILASHVILI DAHA İYİSİNİ YAPABİLİR
Son olarak küçük bir not da Basilashvili için… Bu sene üst üste ikinci kez Hamburg’ta şampiyon olan Gürcü raket böylesine çok yönlü bir ofansif gücü varken kesinlikle bundan daha fazlasını yapabilir, masters turnuvaları kendisinin bundan sonraki hedefi olmalı. Ancak Rublev gibi onun da aşması için bariyerleri var. Öncelikle Basilashvili turda en net basit hata yapan oyuncuların başında geliyor, öyle ki bu hatalar “ basit hata “ tanımının biraz ötesinde kalıyor. Final maçında da çok kritik noktalarda biri servis vole olmak üzere yaptığı 3 basit hata ve aynı oyun içinde yaptığı üç çift hata zaten maçı 3.sete götürdü. Çift hatalarda da önemli turnuvalarda çift haneli sayıları görebiliyor. Bu konuda çarpıcı bir örnek vermek gerekirse; 2018’de Avustralya Açık’ta üçüncü turda beş sette Kyle Edmund’a kılpayı kaybettiği maçta tam 17 çift hata yaptı. İkinci olarak savunma ve return performansı ile hücum ritmi arasındaki fark çok daha az olmalı. Bu hata potansiyeli ve dalgalı savunma performansı ile ATP 500 ötesi turnuvalarda yarı final ve sonrasını görmek çok mümkün değil, böyle olunca da  bu keskin ve yekpare hücum gücüne kesinlikle yazık olduğunu söyleyebiliriz.