WTA sezon sonu finallerinde zafer Elina Svitolina’nın oldu. Final maçında Sloane Stephens’ı 3-6, 6-2, 6-2 ile geçen Ukraynalı tenisçi kariyerinin en önemli başarısını kazandı. Svitolina hafta boyunca çok iyi performans gösterdi ancak özellikle grup aşamasından sonra oynadığı tenis, Ukraynalı oyuncunun finallere katılan sekiz tenisçi içinde belki de bu kupayı en fazla isteyen oyuncu olduğunu açıkça gösterdi. 

Elina Svitolina belirli kodları olan bir tenisçi; öncelikle turdaki en iyi savunma yapan 3-4 oyuncudan birisi, kortta hızlı hareket eden, karşıdan her topa yetişebilen, rakibinin her hamlesine bir karşılığı olan, oynanan rallilerde rakibinin gücünün ve sabrının tükendiği noktada bitirici vuruşları yaparak puan alan Nadal benzeri bir profil. Bu oyunu Svitolina’yı dünya 7 numarasına kadar yükseltti. Ancak bu oyundaki tek sıkıntı, Ukraynalı tenisçinin savunma ve mücadele direncinde düşüşlerin yaşandığı zamanlarda alternatif üretmekte problem yaşaması oluyor.

Sloane Stephens ise son derece enteresan bir profile sahip. Amerikalı tenisçinin en önemli alametifarikası üst düzey oyun zekası ve algısı. Rakibini çok kolay çözebilen ve oyununu da bu doğrultuda yönlendirerek rakibe hatalar yaptıran Stephens’ın savunma ve mücadele gücünü de buna eklersek ortaya yenilmesi zor ve maçın her anında dikkat edilmesi gereken bir oyuncu tipi karşımıza çıkıyor. Ayrıca maç içinde performansı da kendinden kaynaklı çok büyük dalgalanmalar göstermiyor. Bu öyle bir oyun ki, Singapur’da yarı finalde de görüldüğü üzere, siz ilk sekiz oyunu alarak “tamam bu iş bitti“ derken bir de bakmışsınız, Stephens yanınızdan geçip gidiyor ve maçı kaybetmişsiniz.

YÜKSEK RİTİM
 
Dolayısıyla bu profillerdeki iki oyuncunun final maçında Stephens’dan ziyade Svitolina’nın performansı belirleyici olacaktı. Svitolina maça çok kötü başladı ve Stephens anında cezayı keserek seti noktaladı. 2.setle beraber Ukraynalı tenisçi klasik agresif, Nadalvari oyununu oynamaya başlayınca momentumu kendisine çevirdi. Ancak rakibin yapısından dolayı maçın belirli bölümlerinde kendi oyununu oynamak Svitolana’ya yeterli gelmeyecekti, bu agresyonu sürdürmesi gerekiyordu. Ukraynalı tenisçi büyük bir fiziksel ve mental çabayla bunu başardı, karşıya gönderdiği her top bir şekilde geri gelen Stephens’ın yorulmaya ve bıkmaya başladığı noktada geri adım atmayan Svitolina önce ikinci seti daha sonra da final setini alarak şampiyon oldu.
  
Svitolina’nın yarı finalde Kiki Bertens ile yaptığı maçın final performansını çok olumlu yönde etkilediğini düşünüyorum. Her ne kadar yorucu ve kırıcı bir karşılaşma olsa da bu tip maçlar, kazanmak için sürekli tempo arttırmaya ve ritmini belirli bir seviyede tutmaya ihtiyacı olan Svitolina tarzı sporcuları özellikle mental anlamda diri tutuyor. Bertens’e karşı özellikle final setinin son bölümünde Ukraynalı tenisçi çok üst düzey bir mücadele seviyesine çıktı, hatta öyle puanlar aldı ki, bu anlarda neredeyse havada yürüdüğünü bile söyleyebiliriz. Ama en önemlisi bu seviyeyi uzun süre sürdürebilmek ve sete yayabilmek Svitolina adına çok değerliydi. Final maçında yarı finaldeki kadar zorlamasına gerek kalmadı ancak Ukraynalı tenisçi oyunun inisiyatifini ele aldığı ve Stephens’a üstünlük sağladığı ikinci setin ortalarından itibaren benzer agresif bir oyunu maçın sonuna kadar sürdürmeyi başardı. Svitolina’nın gerek yarı final gerekse final maçlarında özellikle final setlerinde büyük bir fiziksel eforla sergilediği savunma performansları gerçekten inanılmazdı.

2019 yılında Svitolina’yı sürekli olarak ilk 5 içinde görebiliriz, bunun için istikrar ve belirli bir ritm içerisinde olması gerekiyor, Ukraynalı tenisçi buna ihtiyaç duyuyor. Örneğin sezon sona ermese haftaya bir majör turnuva olsa, bu turnuvada en büyük şampiyon adayının Svitolina olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Sloane Stephens ise tamamen farklı bir yapıda, onun için herhangi bir problem yok. Amerikalı tenisçi 2019 yılının ilk beş ayında hiç ortalarda görünmeyebilir ama daha sonra haziranda kendisini Roland Garros şampiyonu veya finalisti olarak görebiliriz.