“En son kaybettiği maç, Cincinnati turnuvası finalinde Federer’e karşıydı ve o günden bu yana neredeyse set bile kaptırmadı”

Dünya 1 numarası Novak Djokovic’in, bu yıla kadar son altı yılda beş kez final oynayıp tamamında mutlu sona ulaştığı Pekin'de David Ferrer ile yapacağı maçın anlatımı esnasında dilimden düşen onlarca muazzam istatistikten yalnızca bir tanesiydi giriş cümlesinde yer alan detay.

Bahsi geçen Federer mağlubiyetinin öncesindeki son turnuva olan Rogers Cup finalinde Murray’e kaybetmiş olan Nole için bu mağlubiyetler, sadece kasırganın hafiflediği nadir anlardan ibaretti. Duruşu, gücü, kondisyonu, servis performansı ve bir o kadar değerli olan servis karşılama performanslarıyla birlikte çok kişinin 'bir makineden farksız' olarak tanımladığı Novak, hafta boyunca servis bile kırdırmadığı Çin Açık'ta Ferrer karşısına da mutlak favori olarak çıkıyordu elbette.

Tüm maçlarda olduğu gibi yine bizlere tek taraflı bir mücadele izleten ve oyunu baştan sona domine ederek kazanan Djokovic, yarı final maçını zaferle tamamladığında, ertesi gün şampiyonluk için kortta mücadele edeceği isim, 'ezeli' rakibi Rafael Nadal olacaktı. Bu müthiş eşleşmede galibiyet sayılarında önde olan isim hala Nadal olsa da, Rafa'nın 'Açık konuşmak gerekirse özellikle bu sezon Novak ile aynı ligde mücadele etmiyor gibiyiz. Tenis tarihine geçecek bir iş çıkarmaya devam ediyor' açıklamaları, daha başlamamış bir şampiyonluk maçının sonucunu tahmin edebilmemizi kolay hale getiriyordu.

Elbette Nadal her zaman Nadal'dır ve konuştuğumuz maç bir final maçı olduğunda yine de farklı düşünmemiz gerekebilir. Ancak Djokovic'in maçın ilk oyunuyla arkasına aldığı rüzgar, birkaç dakika içinde önce fırtınaya, devamında da hemen her maçta olduğu gibi kasırgaya dönüştüğünde, sahada elinden gelen her şeyi yapan Nadal, maç öncesindeki açıklamaları boşuna yapmadığını söyler bir ruh hali içindeydi. Her geçen dakika çareleri tüketen bir Djokovic ve 2015 sezon genelindeki performansının çok üzerinde oynamasına rağmen çareleri tükenen bir Nadal çıkıyordu karşımıza.

Günün sonunda 'Djokovic isterse finali 1 saatte bitirir' diyenler, 'Nadal'ı çok yabana atmayın, Rafa finallerde farklı oynar' cümleleri kuranlara karşı haklı çıkıyor, kazanan Djokovic, Pekin'de son 7 yılda 6. şampiyonluğunu kazanırken, Nadal'a karşı da son sekiz maçta yedinci galibiyetini, sadece dört oyun kaptırarak elde ediyordu. 2015 yılındaki 12. finalinde 8., kariyer genelinde 56. şampiyonluk kupasını alan Djokovic, taraflı tarafsız hemen herkesin ayakta alkışladığı bir noktaya geliyordu. 

"KİM DURDURACAK BU DJOKOVIC'İ"
Kazanılan maçlar, kupalar bir yana, tüm istatistiklerde zirveyi zorlamaya başlayan, hemen her maçta rakiplerinin çarelerini tüketen ve 'durdurulmaz' olarak nitelendirilmeye başlanan Djokovic, henüz sezon resmi olarak tamamlanmasa da, teniste bu yıla damgasını fazlasıyla vurmuş durumda. Kadın tenisinde 'Kim durduracak bu Serena'yı?' klişesinden, erkek tenisinde 'Kim durduracak bu Djokovic’i?' sorusuna geçiş yapılır mı bilemeyiz. Ancak işin gerçeği ve gelmiş olduğumuz noktadaki son tablo, Nole kasırgasının 2016 yılında ve elbette devamında, kolay kolay hafiflemeyeceği şeklinde. Toplanan puanlar da dikkate alındığında '1 numara' koltuğunu kimseyle paylaşmaya niyeti olmayan Djokovic, şu ana kadar sadece beş maç kaybettiği 2015'in ardından gelecek yıllar için gözdağını artık fazlasıyla verdi.

Galibiyet serisini 29 maça çıkardığı Pekin'de şampiyonluklara ambargo koyan ve bir 'kasırga' halini alan Nole, kupa töreninde 'Çince' başlayıp İngilizce tamamladığı konuşmasında, istatistik olarak hâlâ en üst noktada olmadığının farkında olduğunu ancak tüm alanlarda zirveyi zorlayabilecek kadar iyi hissettiğini eklemeyi ihmal etmedi. Bu kusursuz kasırga diner mi bilemeyiz; ancak kesin olan bir şey var ki, 'tüm kulvarlarda zirveyi zorlayabilecek kadar iyi hissettiğini' söyleyen Djokovic, gün gelip bunu gerçekleştirirse artık pek çok kişi şaşırmayacaktır.