İstanbul'daki üç yıllık WTA Şampiyonası, Sinan Erdem tribünlerindeki seyircilerde hüzün dolu bir tat bıraktı. Ülke tarihindeki en etkileyici organizasyonun çarçabuk geçip gitmesi, bir ayrılık hissi oluşturdu. Ama bir çırpıda geçiveren üç yıl, aslında Türkiye'nin spor kültürüne önemli kazanımlar da sağladı. İşte organizasyonu baştan sona an be an takip eden birisi olarak, benim çıkarımlarım... İstanbul'dan ayrılan WTA Sezon Sonu Şampiyonası'nın üç yılda bizlere öğrettiği yedi şey...

1. Yeni spor seyircisi
Şampiyonanın ilk yılında bir gerçekle tanıştık: İnterneti sadece sohbet etmek için değil, bilgi edinmek için de iyi kullanabilen, İngilizce konuşup/anlaşabilen, merakı geniş, genç bir spor izleyicisi... Berbat futbol medyasının bataklığına rağmen, doğruyu bulabilen, farklı sporlar ve kültürler takip eden yeni bir kuşak... Hızlı tüketen, hızlı anlayan, belki biraz çabuk sıkılan, ama ilgili bir kitle. Son beş yıl içinde Eurosport'un etkisiyle hatırı sayılır bir tenis meraklısının oluştuğu Türkiye'de bunun en iyi yansıması, geçmişin "yabancı tenisçi" izleyen yaşlı kitlesinin yerini alan ve Twitter'dan "menşın" aldığı yıldız raketle etkileşim içindeki gençlerdi.

2. Uzaylı değil, buralı!
Tribünlerin bir bölümünün federasyonca kendilerine rezerve edildiği 20 yaşın altındaki performans tenisçilerinin de turnuvadan ciddi bir kazancı oldu. Zira bugüne kadar TV ekranında görüp de hata yapmaz sandıkları "uzaylıların", dünya zemininde de basbayağı kendilerinin yaptıkları fahiş hatalarla oynadıklarını gözleriyle gördüler. "Ben o topu vururdum, ne yaptın Serena!"ları duyduk arka sıralardan. Çocuklara bir özgüven geldi ki, sormayın...

3. Bu işler, bizim işler...
Dünyanın en kötü spor medyasına ve kendi içinde ciddi sorunları olan defolu spor kültürümüze rağmen, garip bir şekilde yeryüzünün en iyi spor organizasyonu yapan ekiplerine sahip olduğumuzu artık kanıksadık. Hiç aksamadan işleyen organizasyon, yemek servisinden, ulaşıma, seyirciye ve televizyon yayınlarına kadar neredeyse sorunsuzdu. Bu tip organizasyonların olmazsa olmazı olan gönüllüler ise, Türkiye Spor Gönüllüleri'nin (web) çabalarıyla apayrı bir boyut kazandı. Gençler, son yıldaki turnuvaya büyük emek verdiler. Ve büyük bir alkışı hak ettiler.

4. Yıldızların altında
Yıldızların, sporun lokomotifleri olduğunu bir kez daha anladık. Serena Williams'ı görmek için Anadolu'dan aylar öncesinden bilet ayırtıp ekim ayının soğuğa çalan akşamlarını İstanbul'da geçiren onlarca, yüzlerce spor meraklısı gördük Sinan Erdem'de... Özellikle ikinci yıldaki müthiş seyirci ambiansı, bariz bir şekilde Serena ve Maria etkisiydi. Hatta üçüncü yıldaki nisbi düşüşü, Şarapova'nın İstanbul'a gelememesine bağlayanların sayısı da az değildi.

5. İyi seyirci
Üç yıl boyunca tribünleri dolduran 230 bini aşkın seyircinin maç bilgisi ve tenis izleme kültürü şaşırtacak seviyede üst düzeydi. Hakemle dalaşan Azarenka'ya "azar" çeken, oyunu bırakan Serena'yı ıslıklarıyla "hizaya getirmeyi" bilen seyirci, oyundan düşenlerin elinden tuttu. Mazlum pozisyondaki Angelique Kerber'in, geçen yıl Azarenka'yla oynadığı tarihi maçta aldığı destek, Sinan Erdem tribünlerinin kalitesinin bir ispatıydı. Bunun sonucunda, istisnasız tüm tenisçilerden ve uluslararası medyadan aldığı özel övgüleri sonuna kadar hak etti. 2012 seremonisini yersiz bir şekilde siyasi şova çevirme yoluna gidenleri yola getiren, yine aynı seyirciydi. O yerinde tepki sayesindeydi ki; son seremonide olması gerekenden fazlası (Başkan Tural'ın uzayan nutku dışında) yoktu.

6. Bilgisizlik sırıtır
Öğrendiğimiz başka bir şey, daha önceden aşina olduğumuz bir olaydı. Bilgisiz ya da ilgisiz insanların olmaması gereken noktalarda/işlerde bulunması. İlk yıl Andrew Krasny'nin yanına saha içi Türkçe anonslara kimin önerisiyle verildiği muamma olan sinema oyuncusu Fadik Sevin Atasoy'un "Mariano Bartoloni, Kadir Nuri, Çin'den gelen Li" gibi sayısız bombasının ardından, ilgili birini bulmak farz oldu. Son iki yılda bu görevi, eski WTA profesyoneli ve tribünlerin tamamıyla iletişime sahip İpek Şenoğlu üstlendi de, olay tatlıya bağlandı.

7. Serena nedir?
Tarihin en büyük kadın tenisçileri arasında sayılan Serena Williams'ın bu unvanı hakkıyla taşıdığını gözlerimizle görmüş ve içimize sindirmiş olduk. 32 yaşındaki Amerikalı, İstanbul'daki iki yılında yaptığı 10 maçı da kazanırken, sadece son iki maçında set verdi. Set verdiği iki rakibe (Jankovic ve Li) karşı da kapasitesinin ne kadarıyla oynadığına dair rakamlar muhtelif.