Sahip olduğu dopdolu hayalleri gerçekleştirmek isteyen genç bir delikanlı düşünün. İşte tam da böylesine bir hikâyeyi okumaya benzer, Kei Nishikori’nin yaşadıkları... Beş yaşında tenise başlayan Kei'nin, bu spora yatkınlığını fark etmek pek zaman almadı. 2004 yılında, 13'ünden 14'üne basmak üzereyken, Masaaki Morita Tenis Fonu tarafından seçilen Kei, IMG (International Management Group) Academy’deki Bollettieri Tenis Programı’na gönderilmek üzere Morita Vakfı'nın verdiği dört burstan birini kaptı.
Masaaki Morita Tenis Vakfı, Sony firmasının eski Başkan Yardımcısı ve şirketin sahibi Akio Morita’nın kardeşi olan Masaaki Morita tarafından kuruldu ve desteklendi. Japonya'dan yetişen tenisçilere katkı sağlamak amacıyla Morita Vakfı’nı açan Masaaki Morita, bu girişimin karşılığını aldı.
Potansiyelinin farkına varılan Kei, ailesiyle birlikte Japonya'dan ayrılıp IMG Academy'deki Bollettieri Tennis Programı'nda tam zamanlı antrenmanlara başladı. Geldiğinde birkaç kelime İngilizce konuşabiliyordu, fakat iştahı ve yeteneğiyle büyük bir oyuncu olacağının sinyallerini veriyordu. İnanılmaz bir sürati vardı, topu çok erkenden görüyordu, korkusuzdu ve bir şampiyonun duruşuna sahipti.
Akademide gelişedursun, eğitimine de devam eden Kei'ye önemli tenis koçları, kondisyon uzmanları, akıl hocaları, diyetisyenler, menajerler destek oluyordu. 16 yaşındayken, ITF Gençler  sıralamasında ilk 20’nin içindeydi. Bir yıl sonra ATP klasmanında ilk 300’e daldı. 2008 Amerika Açık'ta dördüncü tura kadar ilerleyerek potansiyelini tekrar sergilerken bu yolda dünya dört numarası David Ferrer’i deviriyordu.

FARKLI YETENEKLER
60 yıllık kariyerimde neredeyse her tür talebeyle çalışma deneyimim oldu. Hepsi birbirinden farklı, bu nedenle benim de her birine olan yaklaşımım farklı. Örneğin her iki tarafta da çift elini kullanan Monica Seles alışılmışın dışında bir oyuncuydu. Geri çizginin tam üzerinde durur, her topu karşılardı. Özel bir atlet değildi belki ancak her gün saatlerce çalışmak istiyordu. Andre Agassi'nin her topu erkenden görüp, çok hızlı bir şekilde tepki verebilmesi öne çıkan yeteneğiydi. O bir karakterdi ve kendisine neler yapması gerektiğini anlatabilmem için onun da bana diyeceklerini en iyi şekilde anlamam ve dinlemem lazımdı. Jim Courier, teknik açıdan zayıflıklarını (backhand), diğer kuvvetli özelliklerini  kullanıp telafi edebilen, fiziksel olarak özel yeteneklere sahip bir atletti. Maria Sharapova geri çizginin üstünden olabildiğince düz forehand ve backhand’ler çıkaran, muazzam rekabetçi bir oyuncudur. Kendine has hareketleri ve vuruşlarıyla Venus Williams'ı izlemek bir keyiftir. Müthiş fiziksel özelliklere sahip Serena’nın tek bir oyun planı vardır: “Ne yaparsan yap seni yeneceğim.” Bunların yanında Tommy Haas, Anna Kournikova, Max Mirnyi, Xavier Malisse, Caring Basset ve çok daha fazlası var. Hepsi çok farklıydı. Onları etkili bir şekilde eğitmek ve motive etmek için her biriyle ayrı ayrı iletişim halinde olmam gerekiyordu.
Kei'de bulunan en önemli özellikler, ayak ve el çabukluğunun yanı sıra korttaki açıkları görmede ve bulmadaki yeteneği. Sıradışı hızı sayesinde turda en iyi servis karşılayan oyunculardan birisi haline geldi. Novak Djokovic haricinde, Andre Agassi'den bu yana servis karşılamada Kei kadar etkili birini gördüğümü sanmıyorum. Hem forehand, hem backhand’de topu çok erken yakalayıp kortun her iki tarafından da en iyi şekilde gönderebiliyor. Süratinden dolayı savunma oyunu da çok iyi. Servisinde, özellikle de ikinci servisinde bazı problemleri vardı. Koçu Dante Bottini'nin yardımıyla ilk servisini daha hızlandırıp geliştirdi. İkinci servisini de fazlasıyla geliştirdi ve bu servislere çok iyi bir oranda tutunabiliyor. Üst üste maçlardan, turnuvalardan yıpranması ve sakatlığa elverişli olması, Kei’nin geliştirilmesi gereken alanlarıydı. Fiziksel eğitmenler ve kondisyon programlarıyla, bu alanları da gelişti. 
Yetenek ayrı bir şeydir. Benim gözlemlediğim, en iyi olmak için oyuncuların yürekli, arzulu ve hedefleri yolunda son derece fedakâr olmaları gerektiği. İşte tam da bu noktada, eski bir slam şampiyonu olan diğer koç Michael Chang devreye giriyor. Michael, öğrencisine savaşabilmeyi, zorluklarla baş edebilmeyi ve üst düzeyde mücadele edebilmeyi öğretti. Olivier Van Lindonk’un liderlik yaptığı IMG menajerleri, IMG Academy, kondisyonerleri, koçları Dante Bottini ve Michael Chang, Kei'nin arkasında güçlü bir ekip olarak duruyor ve onu en üst seviyede başarıya götürmek için hazırlar.
Peki Kei Nishikori'nin geleceği nedir? Eğer sağlıklı kalırsa ve gelişmeye devam ederse, ilk beşteki yerini koruyabilir ve en büyük zaferler için yarışabilir. Yetenek, istek ve takımının büyük desteğine sahip. Yapacakları konusunda çok heyecanlıyım.

(*) Bu yazı Tenis Dünyası Dergisi'nin 68. sayısında yayınlanmıştır.