Erkekler yarı finallerinde dört adet yıldız tenisçi seyrettik. İki tanesi senelerdir Slam yarı final ve finalleri oynayan, bu vitrine alışmış, dünyaca tanınan yıldızlar.  Diğer ikisi ise tenisin yeni çehresini belirleyen, önümüzdeki tenisçi nesilini temsil eden yıldızlar.  İki maç ilginç puanları ve birbiri ile çelişkili oyun stillerini gözler önüne serdi. Ama gün bittiğinde dört tane yıldız seyretmiş ama sadedce iki usta görmüş olduğunun farkına vardı.

Novak Djokoviç – Grigor Dimitrov maçı bunun ilk örneğiydi.  Maç başladı ve Djokoviç her zamanki baseline sağlamlığı ile Dimitrov’un tüm vuruşlarına cevap verdi ve oyunu istediği şekilde yönetti. Sadece iki defa fileye çıkma gerekliliğini gördü çünkü Dimitrov önün tuzağına düşmüş geriden sert vuruşlar ile Djokoviç’i kendi oyununda yenmeye çalıştı.  Uyanması ve taktik değiştirmesi ikinci set 1-2’ye kadar zaman aldı ve ilk usta-yıldız farkı bu. Usta oyuncular maça böyle başlamazdı veya başladıktan hemen sonra durumu kavrayıp ilk set gitmeden değişik yollara başvururlardı.  

İkinci setin başında bir break geriye düştükten sonra yukarıda dediğim gibi 1-2 game’inde ilk defa Dımıtrov fileye kısa toplarda gelip, geriden backhand’ı ile bol slice vuruşlar yapmaya başladı. Tempo değiştirdi ve Djokoviç’i konfor alanının dışına itti.  O game’de ilk defa kırma şansı yakaladı.  Belki kıramadı ama kıracağının sinyallerini verdi. Nitekim ilerleyen game’lerde iki defa kırıp seti aldı.  Fileye geldiği 11 puanı da kazandı. Usta Djokoviç hemen üçüncü setin başından itibaren geri oyununu daha agresif hale soktu.  Dimitrov’un ralilerde üstünlüğünü kırıp bir nevi onun fileye gelmesine izin vermemek için daha çok risk almaya başladı. Hatta ilk önce fileye çıkan oyuncu bile olmaya çalıştı. Nitekim ilk iki set toplam 6 defa fileye çıkan usta, üçüncü sette 19 defa çıktı. Oyun dengelendi ve harika bir üçüncü set izledik, tiebreak’e gelen kadar.  İşte orada yine usta-yıldız farkı ortaya çıktı. Tiebreak’te Djokoviç hiç ilk servis kaçırmadı, sıfır basit hata ile oynadı ve çok kritik olan üçüncü seti almasını bildi.  

Dördüncü setin başında servis kıran Djokoviç tam üstünlüğü ele geçirmişken ilk defa hakikaten kötü sayılabilecek bir game sonrası servisini kırdrdi ve oyun yine dengelendi. İki oyuncu da bol bol fileye geldiler ve riskli tenis oynadılar.  Dimitrov’un maçın içinde bile adeta öğreniyordu bu tecrübeden. Tekrar tiebreak geldiğinde üçüncü sette olduğu gibi hemen boyun eğmedi.  Hatta set puanı bile yakaladı.  Ancak tüm önemli puanlarda olduğu gibi yine Djokoviç sağlam durdu ve maçı 4 sette kazandı. Aslında pek iyi oynamadığı bir maçı, gereken anlarda gerekeni yaparak kazanmıştı. Dimitrov’da kendisi gibi bu durumlarda çok bulunmuş biri olsa aslında maçı koparabilirdi çünkü kalitesi maçın önemli bir bölümü daha yüksekti rakibinden. Ama kritik anlarda, dönüm noktalarında, rakibinin belki 6-7 sene evvel hataları o şimdi yaptı. Bu da şunu gösteriyor: Uzun seneler Dimitrov zirvede kalacak ve tüm tepedeki oyuncuların korkulu rüyası olacak. Zaten büyük düşünmeye başladı bile. Maçta sonra Djokoviç kendisinde övgü ile bahsettiği kendisine söylenince, bunun kendisi için bir teselli olmadığını, artık o basamakları geride bıraktığını, ve maça kazanmak hedefi ile çıktığını ve bu yüzden hayal kırıklığı yaşadığını önemle vurguladı. Antrenör Roger Rasheed ile olan işbirliğinin Dimtirov’a hem mental hem oyun açısından çok yaradığı kesin. 

Milos Raonic ile Roger Federer’in maçı ise o kadar çekişmeli geçmedi. Aslında oyununda belirli güçlü noktalar ile belirli zayıf noktalar olan oyuncular Federer için biçilmiş kaftan.  Topu yönelndirmesini, hızını, yüksekliğini alçaklığını dünyada en iyi yönlendirem oyuncu olan Federer, Raonic’in belirli zayıf noktalarını çok iyi işledi (backhand return, alçak tek el backhand slice ralileri, vs.). Ayrıca Raonic’in servisini iyi okudu, birçok topu oyuna geri soktu ve Raonic’i bir hayli rahatsız etti. Bazı servislerden sonra bir sonra ki vuruşa topun geri geleceğini beklemediği için hazır olmadığı çok görüldü Raonic’in. İşte bu da Raonic gibi bir oyuncu için aslında uzun vadede çok faydalı bir ders. Ustalara karşı o meşhur “fazladan bir şey yapmak” düşüncesine kendisini alıştırması gerekecek.

Sahne iki ustaya kalmış olabilir ancak yeni ortaya çıkanların da usta olmak yolunda hızla ilerlediklerini belirtelim. Herşeyden önce ne yapmaları gerektiğinin farkındalar. Nick Kyrgios, Dimitrov, Raonic hep ayrı zamanlarda aynı şeyi söylediler bu hafta: “Wimbledon’da basamak atladığımın farkındayım ama ilk dördü tahtlarından indirmek için de daha çok çalışmamız ve yol almamız gerektiğinin de farkındayım.” 2014 Wimbledon, erkek tenisinde son 12 ayda esintileri hissedilen bir yeni dönemin başlangıcının en kuvvetli sinyallerini final öncesi verdi. Bize ise Pazar günü oturup keyifle iki ustanın düellosunu seyretmek düşer.