Wimbledon’da oldum olası devam eden gelenekler vardır. Bazıları çok iyi bilinir, mesela az reklam olması ve beyaz kıyafet giyme mecburiyeti gibi. Bir de daha az bilinen gelenekler vardır, mesela turnuva boyunca yenilen çileklerin (ortalama senede 28 tonmuş) Londra’nın güneydoğu tarafındaki Kent bölgesindeki bir çiftlikten gelmeleri gibi. 

Ben bu satırları yazarken ilginç ve pek az duyulmuş bir gelenek daha uygulanıyor. Turnuva öncesi her Cumartesi, Wimbledon kulübüne üye olan dört kadın Centre Court’ta bir set çift maçı oynuyorlar, hem de hakemler, top toplayıcılar ve hatta Hawk-Eye kullanımı ile. Kraliyet tribününde oturabilen birkaç seçkin kişi hariç seyirci yasak. Bu çiftler seti bir nevi Centre Court zemini ve isleyişi icin prova yerine geçiyor. Zira Pazartesi 13:00’e kadar, yani geçen senenin erkekler şampiyonu bu senenin ilk maçına çıkana kadar (ki bu da bir gelenek) kimse oynayamaz Centre Court (merkez kort) çimlerinin üstünde. Dört kadın üyenin çiftler oynaması fikrinin arkasında ise provayı yaparken çimenin en az bu şekilde aşinabileceği teşhisi varmış.


Pazartesiden bahsetmişken, hemen ilginç Wimbledon geleneklerini bir kenara bırakalım ve dikkatimizi turnuvaya çevirelim.

Erkekler tablosunu didik didik ederek her tura bakabiliriz ama Roland Garros’ta da görüldüğü gibi eninde sonunda en büyük soru şu olacak: Novak Djokovic, Rafael Nadal ve Roger Federer’den başka Wimbledon’ı kazanabilecek erkek tenisçi görebiliyor musunuz? Hatta bir adım daha ileri gideyim. Bu üç ismin yarı finale çıkmalarını engelleyebilecek babayiğit var mı? Şahsen göremiyorum ama önerilere açığım. Stan Wawrinka, Dominic Thiem, geçen senenin finalisti Kevin Anderson, Alexander Zverev, 2016 finalisti Milos Raonic, Karen Khachanov, Stefanos Tsitsipas ve 2017 finalisti Marin Cilic dahil tüm oyuncular var tabloda. Ama kolaysa bulun bunların ve diğer oyuncuların arasından “Big 3”yi (Üç büyükler) safdışı edip kupayı kaldıracak bir isim. İyi şanslar diliyorum size.

Üç büyükler (hayır futboldan bahsetmiyorum) taraftarları “Seninkinin tablosu kolay, benimkinin zor” diye birbirlerinin başının etini yiye dursunlar. Roland Garros’ta da yaptılar, üçünün yarı finale kadar kaybettiği toplam set sayısı iki. Şahsen diğer isimlerin ikinci haftaya çıkıp çıkmayacaklarına, çıkarlarsa da ne kadar ilerleyeceklerine kafa yormayı tercih ediyorum. Bu gruba Nishikori’yi de katabilirim eğer ilk haftada kendini bitirme sendromunu aşabilirse.

Sürpriz yarı finalist veya çeyrek finalist olarak Kyle Edmund, Taylor Fritz, Jan-Lennard Struff gibi raketler ses getirebilirler. Belki bu sebepten erkekler tablosunun en zevkli maçları “Manic Monday” diye adlandırılan ikinci Pazartesi günü oynanabilir. Nasıl olsa bilinen isimler yarı finale çıkarlarsa zaten kaliteli maçlar izleyeceğiz son üç gün.

KADINLAR TABLOSU MAYIN TARLASI GİBİ!
Neler olup olamayacağını tahmin etmenin çok daha güç olduğu kadınlar tablosu ise tam lafın gelişi ile mayın tarlası. Özellikle tablonun bir bölümü var ki, zannedersiniz kurayı çekenler “ilk hafta yüksek tansiyon yaratalım” deyip gizlice böyle ayarlamışlar. Bir numaralı seri başı Ashleigh Barty’nin çeyreğinde bulunan formda, geçmişte Wimbledon şampiyonluğu veya başarısı olan oyuncuları saya saya bitmez: Serena Williams, Angelique Kerber, Julia Goerges, Samantha Stosur, Maria Sharapova, Belinda Bencic, Alison van Uytvanck, Garbine Muguruza, Alison Riske, Donna Vekiç, Anastasia Pavlyuchenkova ve Svetlana Kuznetsova. İşin ilginç olan kısmı yine bu çeyreğe, sanki zıtlık yaratmak istermiş gibi, yedi tane elemeden gelen oyuncu, bir Wild Card, bir de Lucky Loser katılmış. Bir yandan denilebilir ki, “bu çeyrekten çıkan turnuvayı kazanır.” Diğer yandan da denilebilir ki, “buradan çıkanın ikinci haftaya enerjisi kalmaz."

Yine Barty’nin yarısında en aşağıya gittiğimizde ise 16 kişilik ikinci bir deli grup görüyoruz. Petra Kvitova altı numaralı seri başı ama çeyrek finale çıkmak için, üçüncü turda Amanda Anisimova ve bir sonraki turda Jo Konta – Sloane Stephens galibinden geçmesi gerekecek. Tabii onlar (ve Kvitova) oralara gelebilirlerse. Mesela Kvitova’nın ilk tur rakibi Tunuslu Ons Jabeur ve ikinci tur rakibi büyük ihtimalle Fransız Kiki Mladenovic. İkisi de kolay lokma değiller. Anisimova ise Sorana Cirstea gibi her zaman tehlikeli olabilecek bir oyuncu ile daha ilk turda eşleşti. 

İlk turdan bahsetmişken, Venus Williams ile Cori Gauff  maçını işaretlemeden geçemiyorum. İkisi de Amerikalı. Biri efsane kabul edilen ve Wimbledon şampiyonlukları yaşamış tenisçi. Diğeri ondan 24 yaş küçük ama ilk defa katıldığı Wimbledon eleme turlarında birinci seri başı Aliona Bolsova’yı iki sette, son olarak da bu sene büyük çıkış yakalamış olan Greet Minnen’i 6-1 6-1 safdışı eden 15 yaşındaki tenisçi. Film yönetmeni olsanız ve sansasyon yaratacak tenis maçı senaryosu hazırlasanız bundan daha iyisini beceremezsiniz.

HAVA DURUMU MÜJDESİ
Bu arada yanlış anlamayın, şu ana kadar bahsettiğim kadın tenisçilerin hepsi tablonun bir tarafında. Dikkat ettiyseniz, Naomi Osaka, Karolina Pliskova, Simona Halep, Caroline Wozniacki, Elina Svitolina, Hsieh Su-Wei, Madison Keys, Caroline Garcia ve nicelerinin adları bile geçmedi henüz, çünkü tablonun diğer kısmındalar (çim kortta ne kadar başarılı olacağı şüpheli olan Roland Garros finalisti Marketa Vondrousova’yı katamıyorum bu listeye mesela, düşünün artık derinliği).

Yazıyı inanması zor ama harika bir haber ile noktalıyorum. Londra’da ilk hafta boyunca hava durumu tek kelime ile mükemmel. Açık hava ve 20-25 derece arası değişen sıcaklık. 

Buyrun şölene!