Yazı başlığının ne ile alakâsı olduğunu düşündüyseniz hemen cevaplandıralım. Bugünkü oyuncuların, özellikle Fransızlar'ın, maç sonrası basın toplantılarını bu başlıktaki dört kelime ile özetleyebiliriz. Hemen lafı uzatmadan bazı örnekler verelim.

Basın toplantılarında sözüm ona tenis dünyasını iyi tanıyan, sporumuzdaki gelişmeleri yakından takip eden ve haliyle yıldız oyuncuların da kariyerlerini yakından izleyen insanların olmasını haliyle beklersiniz. En azından Roland Garros gibi bir turnuvaya gelecek olacağını bilen bir medya mensubu, turnuva ve oyuncular hakkında yeterince bilgilenir veya zaten o bilgiye sahiptir. Roger Federer'in Wimbledon öncesi çim kort sezonunda oynadığı tek turnuvanın Almanya'daki Halle turnuvası olduğunu bırakın işi tenisi takip etmesi gereken medya mensuplarını, tenisseverlerin çoğu bile bilmektedir. Hatta Federer'in kariyer boyu bir anlaşması vardır o turnuva ile.

Ama bugün basın toplantısında bir gazeteci çıktı Federer'e Wimbledon öncesi hangi turnuvayı oynamayı planladığını sordu, üstelik 2-3 turnuvanın ismini saydı, hani Roger takvimdeki turnuvaları bilmiyormuş gibi. Federer daha soru soranın lafını bitirmesine izin vermeden tek kelime ile "Halle" dedi, hafifçe güldü, yarım saniye sonra da salonda herkesten hafif bir gülümseme sesi çıktı. Dersine çalışmayan öğrenci sınıfta kaldığını öğrendiği anda ne hissediyorsa, o gazeteci de herhalde aynısını hissetmiştir. Belki bir dahaki sefere ödevini çalışır.

Geçelim Gilles Simon'un toplantısına. Kendini nasıl hissettiği, tenisseverlerin gözünde nasıl bir imajı olduğu, başkalarının onun oyununu nasıl algıladığı hakkında sorular arka arkaya gelince Simon, ilk önce "Bu sorular hayret verici" dedi. Bir sonraki soru yine benzer bir şekilde gelince, kafasını iki yana sallayıp, masum bir gülümseme ile aynen şunları dedi: "Salonda bir psikolog mu var? Hepiniz anlaştınız mı önceden? Nasıl cevap vereyim şimdi buna? En az 12 tane böyle soru soruldu!". Tüm salon kahkahalara boğuldu.

Alize Cornet ise maç sonundaki sevinci hakkındaki soruyu duyunca "2,5 saatlik bu savaştan sonra, o kadar rahatladım ki o an, yere serdim kendimi... Rafa gibi biraz."

Normalde çekingen kişiliği ile tanınan Richard Gasquet ise esprileri arka arkaya sıraladı basın toplantısında, bir Fransız gazeteciye mütemadiyen takıldı. Belli ki o gazeteci istatistikleri çok tutuyor, çünkü her "kaç galibiyet" veya "falanca yıldan beri" ile başlayan, data bilgisi gerektiren sorularda hemen o gazeteciye sorup rakamları teyit ettirdi ve herkesi kahkahalara boğdu. Gazeteci her cevabı verdiğinde yüz ifadesi ve ses tonu adet "Richard lütfen beni rahat bırak" der gibiydi. Öyle ki toplantı sona erdiğinde birkaç iş arkadaşı gülerek ona yaklaşıp, omzuna vuruyorlardı teselli eder gibi.

Günün kapanışını yapan (hem de ne kapanış) Monfils ile bu yazıyı bizde kapayalım. Dördüncü sette tekrar hayata dönüşü konusu gündeme geldiğinde, Gael'in cevabı kısa ve net oldu: "Ben bir feniks'im!"* 

*"Phoenix" (feniks): Yunan mitolojisinde küllerinden yeniden doğan bir kuşa verilen isimdir.