Bir haftadır birbirinden
güzel dört maç oynayan milli tenisçimiz Çağla Büyukakçay, çarşamba günü öğleden sonra dünya 27
numarası Anastasia Pavlyuchenkova maçı için sabah kaldığı otelden sakin
ve maça hazır bir şekilde çıktı. Roland
Garros’un oyuncuları otelden kulübe götüren arabasına yakınları ile binerken
önündeki engeli aşmanın kolay olmayacağının farkında idi ama iyimserdi. Boşuna değil, dört maç harika tenis oynamış, bir
hafta boyunca iki gün hariç her gün maç oynamıştı.
Hep beraber Roland Garros’a geldik. Çağla, antrenörü Can Üner ile birlikte soyunma odasının yolunu
tuttu, hazırlandı ve hemen arkasından saat 10’da, bir saat sonra maç oynayacağı 16 numaralı kortta Çin oyuncu Zhang Shuai ile ısınma antrenmanı için
geldi. Henüz Shuai gelmemişti. Çağla kort dışında top toplayıcılar ısınırken
onların yanında koşu ve stretch yapmaya başladı. Pozitif, rahat bir görüntü veriyordu. Daha sonra antrenmana başladı ve hemen neşe
yerini ciddiyete bıraktı. Can Hoca kortta
hemen arkasında duruyor, kendisi ile arada sırada konuşuyor, beraber
belirledikleri taktikler için fikir tazeliyordu.
Yaklaşık 35 dakika süren
ısınmadan sonra Çağla soyunma odasına geri döndü. Maça konsantre olma zamanı gelmişti. Saat 11’de rakibi Pavlyuchenkova ile korta
vardılar.
Maçın hemen başından
Pavlyuchenkova hepimizin beklediği gibi return’leri önde alıp, Çağla’ya baskı
kurmaya başladı. Çağla’nın ilk adım
çabukluğu henüz gelmemişti ve birçok topun gerisinde kalıyordu ancak Rus
raketin yüklü topunun bunda rolü büyüktü. Çağla’nın servisini erken kıran Pavlyuchenkova üstünlüğünü koruyup ilk
seti 6-3 kazandı. Çağla şimdiye kadar
maçlarında, tüm kritik anlarda savaşçı ruhunu vitrine çıkarmayı başarmış ve
gerekenleri yapıp bir üste çıkabilmişti. İkinci sette de Pavlyuchenkova, tenisçimizin servisini erken kırıp 2-0
öne geçtiğinde hepimizin kafasında “acaba yolun sonu geldi mi?” sorusu
belirmişti. Aslında normal olan bu
olurdu. Pavlyuchenkova mütemadiyen
Çağla’yı zorluyor ve müdafaa yapmaya mahkum ediyordu.
Çağla’da ise kortlarda geçirdiği saatlerin yorgunluğu bacaklarında görülmüyor değildi. İlk depar adımı bazen geç geliyordu. Bir haftadır yaşadığı maç gerginliği kafasında belirli bir yorgunluk
oluşturmuş olabilirdi. Bunlara Pavlyuchenkova’nın nefes aldırmayan sert vuruşları da eklenince aslında maçın
çözülüp gitmesi içten bile değildi. Evet
normal olan iki sette bu maçın bitmesi idi. Ama Çağla’nın “normal” değil “anormal” bir savaşçı olduğunu rakibi bile
biliyordu. Maçtan sonra da vurgulayacaktı. Ama biz maça dönelim tekrar.
Çağla asıldıkça asıldı,
vuruşlarında hata yapma pahasına biraz daha risk alarak agresif oynamaya
başladı. Pavlyuchenkova’yı daha geride
top ile buluşturmak gerekiyordu. Bunun sonucu
birkaç hata daha yaptı ama aynı zamanda kendisi de direkt puanlar almaya
başladı. Özellikle backhand tarafında
Rus raketi bir hayli zorlamaya başladı. Öyle ki iki set, mütemadiyen direkt puanlara giden rakibinin backhand
tarafından kazandığı direkt puanları ikiye katlayacaktı.
Maçı seyretmeye gelen Türk kontenjanının da pozitif enerjisi ile birlikte Çağla sette durumu eşitledi ve akabinde rakibinin servisini yine kırarak 5-3 öne geçti. Yine Pavlyuchenkova’nın servisinde 0-40 öne geçmesine rağmen, üç set
puanından faydalanamadı, beş puan arka arkaya kaybedip oyunu kaybetti. Üstüne tuz biber eker gibi, 5-4 önde iken
kendi servisinde de 0-40 geriye düştü. Tekrar alarm zilleri çalmaya başlamıştı. Ancak yanımda oturan Can kendisine o anda “her puan! Buradan
çevireceğiz!” diyerek cesaret verdi. Sanki geleceği görür gibiydi. Bir evvelki oyunun bir benzeri yaşandı ve
Çağla hatasız beş puan oynayarak oyunu çevirdi ve seti kazandığında yumruğunu
bize doğru sıktı ve bağırdı. Bir kere
daha devrilmesi ne kadar zor oyuncu olduğu göstermişti.
Son setin ilk oyununda
rakibinin servisinde 15-30 öne geçen Çağla maalesef o oyunu kazanamadı. Rakibi Pavlyuchenkova bu sefer kendi
ustalığını ön plana çıkarmış, kafaca ikinci setin hayal kırıklığını geride
bırakmış ve aynı temposunu aynen devam ettirmişti. Vücut dilinde negatiflik neredeyse hiç
gözükmüyordu maç boyunca. 1-0’dan
sonraki dört oyun biraz çabuk gitti ve Çağla kendisini 5-1 geride
buldu. Son oyunda bile uğraşmayı
bırakmamıştı ama rakibi artık üstünlüğü kurmuştu.
Çağla için Roland Garros
serüveni sona erdi. Ancak yüzünü dik
tutmayı hak etmişti. Nitekim rakibinin
elini sıktıktan hemen sonra seyirciler kendisini haykırışlar ile tebrik
etmeye, alkışlamaya devam etti. O da
kalktı herkese teşekkür etti, hatta onlara gelip teker teker tebriklerini
aldı. Yendiği maçlardan sonra ne kadar
klas hareket ettiyse, yenildiğinde de mütevazi ve olgunluğunu, cana yakın
kişiliğini gösteriyordu. Bu sefer tarih
yazamamıştı (bir slam turnuvasında ilk üçüncü tura çıkan Türk tenisçi olabilirdi) ama
her hafta, birçok maç tarih yazmak kimse için kolay değildi. Son haftalarda Çağla bunu gereğinden fazla
yapmıştı zaten.
Maçtan sonra medya
odasında aynı olgunluk ile basın mensuplarının sorularını cevapladı. Kendisi ile daha sonra beraber olduğumuzda
biraz haftanın verdiği yorgunluğu maçın belli zamanlarında hissettiğini kendisi
de söyledi. Üçüncü sette o çorap söküğü
gibi giden üç-dört oyun için kendisinde kabahat buldu. Ama hepimiz ondan çok gurur duyuyorduk. Kaç gündür bu durumlarda hep kendisinin üstün
çıktığını, bir kereliğine de bu ibrenin aleyhine dönmesinin normal olduğunu
vurguladık, kendisi de zaten farkındaydı. Önemli olan sonuna kadar efor göstermekti ve bu konuda, kendisi de
dahil, zaten kimse Çağla’yı eleştiremezdi.
Asıl anlamlı kelimeleri
Pavlyuchenkova sarf etti. Maç sonrası
kendisine sorduğumda, Çağla’yı maç öncesi pek tanımadığını itiraf etti ama
antrenörü ile ona bir plan kurduklarını vurguladı. Maç esnasında Çağla’nın kendisini belli
noktalarda zorladığını ve ufak değişiklikler yaptığını söyledi. Çağla’nın ne kadar maça asıldığını övdü,
hakkını teslim etti (“I have to give her huge credit” dedi tam olarak). Maçı ikinci sette çevirmesini bir hayli
takdir ettiğini söyledi. Önemli
noktalarda Çağla’nın kendisini çok zorladığını itiraf etti. Son setin ilk oyununun önemini kabul etmekle
beraber, anahtar oyunun o olmadığını çünkü Çağla gibi bir rakibi yenmesi için
son setin tamamını sağlam oynaması gerektiğini söyledi ve bunu başardığı için
çok memnun olduğunu belirterek sözünü bitirdi.
Hatırlatalım. Çağla için
bunları söyleyen kariyerinde sekiz WTA turnuvası zaferi almış, 5 milyon doların
üstünde ödül parası kazanmış, ayrıca 2008’den beri ilk 50’de olmakla
beraber altı sene (son dört sene üst üste)
ilk 30’da kalmayı başarmış, büyük sahnelere ve major turnuva havasına çoktan
alışmış bir oyuncu. Rusya’nın ed Cup
oyuncusu idi. Kağıt üzerinde net favori
olduğu tartışılmazdı ama Çağla kendisini ciddi şekilde zorlamıştı. Roland Garros’a resmi twitter hesabından
Türkçe “tebrikler” yazdıran Çağla artık rakiplerin tabloya baktıklarında kendi
isimlerinin yanında görmeyi istemedikleri bir isim olmuştur, bundan kimsenin
şüphesi olmasın.