Maç başlamadan evvel, iki oyuncunun geçmişte Avusturalya ve Amerika Açık turnuvalarında oynadıkları maçlara bakarak bu maçın da çekişmeli geçeceğini beklemek doğaldı. Nitekim öyle oldu. Novak Djokovic'in maça net favori olarak çıkmasına rağmen, hem Novak'ın kendisi hem de yakından takip edenler, Stan Wawrinka'nın vuruş gücünün rakibinin oyununu delme potansiyeline sahip olduğunun bilincindeydiler. Ayrıca Stan'in kendisi de Cuma günkü yarı finalden sonra "tepedeki oyuncuları rahatsız edebilecek bir oyuna sahip olduğumu biliyorum" diyerek kendine olan güvenini belirtmişti.


İlk set beklentileri boş çıkarmadı. Maçın başından itibaren beklenilen şekilde Wawrinka müthiş güçlü vuruşlarını sahneye koymaya başladı. Djokovic de aynı kalite ile topları geri çevirip Stan'in daha fazla riski almaya adeta mahkum etti. İki oyuncu da pes etmeden taktiklerini uyguladılar. Böyle bir durumda çok ufak detaylar belirler sonucu. 3-3 oyununda Stan'in ilk servisi bir anda onu terkedince, Novak fırsatı kaçırmadı ve rakibinin servisini kırdı. Bu da ilk seti 6-4'le almaya yetti.


İkinci sette yine ilk servis başrolde idi. Djokovic'in ilk setteki yüksek ilk servis yüzdesi (%78), ikinci sette bir hayli düştü. Buna mukabil Wawrinka kendisininkini daha yukarılara taşımasını bildi (%61 ilk set - %70 ikinci). Nitekim set boyunca Sırp raket kendi servislerinde ilk setin aksine bir hayli zorlandı. 5-4 oyununda ise Stan bazen herkesi hayrete düşüren inanılmaz gücünü sanki bilimkurgu filmi oynuyormuş gibi ikiye katladı. Sonucunda Novak'ı metreler uzağında bırakan iki tane direkt puan vuruşlarının yardımı ile tam zamanında rakibinin servisini kırıp ikinci seti 6-4 aldı.


Wawrinka üçüncü sete de aynı ağır vuruşlar ile başladı ve hemen ikinci oyunda Djokovic'in servisini kırmak için eline üç fırsat geçirdi. Sanki set puanları gibi havası olan bu puanlarda Djokovic neden dünya bir numarası olduğunu gösterdi. Üçünde de ikinci servise kalmasına rağmen, soğukkanlı bir şekilde oyunu kurup puanları filede almasını ve servisini kazanmasını bildi. Ancak setin altıncı oyununda adeta uzay tenisi oynayan Wawrinka'ya karşı dünya bir numarasının bile yapabileceği hiçbir şey yoktu. Üç tane muazzam vuruşu arka arkaya sıralayan İsviçreli raket, turnuvanın, hatta belki de senenin en mükemmel oyununu oynadı ve rakibinin servisini kırarak hakimiyeti ele geçirdi. 5-3 oyununda servis potasının dışından bile bir direk puan kazanan Wawrinka adeta şov yaptığı üçüncü seti 6-3 kazanarak setlerde 2-1 öne geçti.


Son setin başında Wawrinka bir damla konstantrasyon kaybedince Djokovic fırsatı kaçırmayıp rakibinin servisini kırmış olsa bile, tekrar bulutlara çıkan İsviçreli raket eşitliği sağladı ve güç gösterisine devam etti. Dördüncü set, ilk üç sete nazaran inişli çıkışlı olsa bile, 5-4'te perdeyi paralel backhand direkt puan vuruşu ile kapayan Wawrinka, aslında geriye bakıldığında maçın büyük bölümü zaten üstün oynamıştı.


Şimdi 2014 Avusturalya Açık turnuvasını kazandığında Stan için "bir kerelik" diyenler düşünsün. Son 16 ayda İsviçreli raket iki tane Majör kazandı (ikisinde de dünyada hem 1 hem 2 numarayı yenerek), Davis Cup kazanan takımın önemli parçasıydı, bir de Masters 1000 turnuvası kazandı. Roland Garros zaferi ile de yarın çıkacak yeni klasmanda tekrar 4 numaraya yerleşecek. Ayrıca Federer, Nadal, ve Djokovic'in net şekilde domine ettiği bir dönemde, iki Majör kazanıp ilk dörde yerleşmek Wawrinka dışında bir tek Andy Murray'e nasip oldu. Belki de "Big 4" deyimini gözden geçirmek gerek.


Artık buyuralım yemyeşil çimen kortlara...