Birkaç senedir bir safsatadır gidiyor. İste efendim erkekler tenisinde, dört Major turnuvada beş set oynamak artık zamanın gerisinde kalmışmış, her seyin çabuklaştığı, bilgiye ulaşmanin kolaylaştığı, sorulara cabuk cevap bulundugu bu donemde yeni nesil artik beş setlik bir maçi baştan sona seyredecek dikkat süresine sahip degilmis, haliyle de maclar üc sete indirilmeliymiş. İşte safsatanin özeti bu.

Peki kim bunu isteyenler? Reytingleri yüksek olan ama hayatinda tenis oynamamiş, sporumuza olan ilgileri tamamen kendi kariyerleri ekseni etrafinda donen, medya kariyerleri başlamadan evvel büyükk ihtimalle bir tenis maci bile izlememiş, tenisi sadece kendi is dunyalarinda statülerini ilerletmek icin bir arac olarak gören birkac basin mensubu ile onlarin bu fikrini kendilerine açısından elverisli bulan görsel medya kuruluslarinin ileri gelenleri. Tabii televizyon programlanmasi acisindan bes setlik tenis macina ayirmalari gereken zaman suresini tahmin etmek, üç setlik maça olandan daha zor. Kisacasi dertleri kendi islerini kolaylastirmak. Tek tuk (ama cok az) eski teniscilerde bu kervana katilmis gozukuyor.

Ama diger tarafta milyonlarca, pardon milyarlarca tenissever, hemen hemen her aktif tenisci, ve yine medyada yorum yapan veya gundemde olan meshur eski tenisciler bu fikri haliyle reddediyorlar. Zaten mantikli olan da bu. Kaliteli bir tenis macini daha fazla miktarda gormeyi hangi tenissever istemez? Hatta 5 setlik kaliteli bir tenis macini 3 setlik kaliteli bir maca hangi tenise kalpten bagli olan tercih etmez? Ayrica tarihe baktigimizda en unutulmaz, en klasik maclarin best setlik maclardan olustuguna bakarsak, mantik tenisseverlerin bu tur maclari tercih ettigini gostermez mi?

ATP 1000 Masters turnuvalarini son 15-20 senedir yakindan takip etmis tenisseverler bile “en iyi mac hangisiydi?” sorusuna cevap olarak buyuk ihtimalle 5 saat boyunca kalitenin doruklarinda gezen iki finali vereceklerdir: Roma 2005 (Coria-Nadal) ve 2006 (Nadal-Federer) finalleri. Ikisi de bes setlik maclar. 2007’de kural degisti ve finaller 3 set uzerinden oynanmaya basladi. Guzel maclar oldu mu o gun bugundur? Elbette. Ama hicbiri o bes setlik finaller gibi tarihe yerlesmedi.

Burada aslinda rahatsiz edici unsur, bu degisimi isteyenlerin sanki problemi tenisseverler gibi gostermeye calismasi, onlarin menfaatini dusundukleri gorunutusune girmeleri, hicbir veriye dayanmadan onlarin uc seti tercih edeceklerini one surmeleri. Aslinda dikkatli bakarsak kimi dusundukleri o kadar ortada ki.

Ama ben baska bir acidan yaklasayim. Son iki gun Roland Garros’ta uc tane erkek maci bes sete uzadi. Pazar gunu Dominic Thiem Kei Nishikori’yi dort sette yendi. Pazartesi sabahi Diego Schwartzman Kevin Anderson’u iki set geriden gelip yendi. Aksam son macta ise Marin Cilic Fabio Fognini’yi bes sette yendi.

Bu maclari gundeme getiriyorum cunku uc mactada ilk iki set yavan giden maclar, bes setlik mac olmalari sayesinde dengelendi ve dramatik maclara donustu. Cunku bes setlik macta bir oyuncunun kotu gidisati durdurup maci dengeleyebilmesi icin daha cok firsati var.

Temponuzu bulamayip, kendinize gelemeyip bir seti cabucak verebilirsiniz. Hatta ikinci setin bir kismini verip kendinize geldiginizde geri gelmeniz cok gec olabilir. Ayni sekilde karsinizdaki da moral bularak gaza gelip sahane oynayabilir bir set veya iki set. Ama uc set boyunca bu olanaklarin devamliligi kolay kolay surmez.

Nitekim eger bu uc mac uc set uzerinden oynaniyor olsaydi, buyuk ihtimalle turnuvanin en sikici maclarindan uc tanesi olarak kayitlara gececek ve unutulacaklardi. Ama bir de simdi bakalim.

Ilk macta Nishikori ilk iki seti 6-2 6-0 verdikten silkinip kendine geldi ve cozum uretti. O seti alip dorduncu sette maci kaybetmis olsa bile Thiem’i bir hayli zorladi. Parasi ile bilet alip maca gelenler ise, mac uc set uzerinden olsa goremeyecekleri, zevkli ve heyecanli iki set gormus oldular.

Ikinci macta Kevin Anderson ilk iki seti 6-1 6-2 kazandi. Tek tarafli giden macta, savasciligiyla, hicbir maci birakmamasiyla bilinen Schwartzman ugrasti, ugrasti, ve sonunda maci dengelemeyi basardi. Ucuncu seti 7-5, bir sonraki seti de 7-6 alan Scwartzman, besinci sette maci kazandi. Burada yine onemli olan su: uc set uzerinden oynaniyor olsa, iki sette, bir saatin altinda bitecek olan mac, bes set olmasi sayesinde heyecanli bir maca donustu ve dramatik bir geri donuse sahne oldu. Suzanne Lenglen kortundaki tenisseverler ise dort kose mac izlediler.

Ucuncu macta ise Cilic ilk iki seti 6-4 6-1 aldi Fognini’ye karsi. Ucuncu setin basinda sihirbaz gibi vuruslar yapan Fognini birden servis kirinca havaya girdi (ki yapisi havaya girince harikulade vuruslar yapmaya musait bir tenisci) ve maca ortak oldu. Ucuncu seti aldi, dorduncu seti de mac puanindan cevirerek ve kazandi. Son sette Cilic vitesi daha da arttirip maci kazanmasini bildi ama son iki gunun belki en zevkli tenisi son uc sette oynandi. Bu kaliteli gecen 2 saat, mac uc set uzerinden oynansa mumkun olmayacakti.

Yani eger tenisseverlerin, tenise gonulden bagli olanlarin menfaati dusunuluyorsa bes setten hic vazgecilmez. Zaten bu yuzden en guzel tenis genelde Major’lerde goruluyor. Cunku en saglam tenisciler en sona kaliyorlar. “Sansa” mac kazananin sayisi azaliyor. Uc set uzerinden oynanan turnuvalardaki goruldugu siklikta beklenmedik kazananlar olmuyor.

Kisacasi, bes set oynamak ustalarin isi. Onlari zevkle seyretmek ise bizim gibi tenisseverlerin isi. Sporumuzun iyiligini ikinci plana atip kendi cikarlarini dusunenlerin degil.