Simonne Mathieu kortu hakikaten estetik olarak çok güzel bir ekleme Roland Garros adına. Ama mekân olarak diğer kortlara uzak oluşu bir sorun. Yeni kort olmasının verdiği heyecandan pek konu olmuyor bu hafta ve belki bu sene de olmayacak. Ancak ilerleyen senelerde bunun daha çok gündeme geleceğini düşünüyorum. Herhangi bir çözümü de yok eğer etrafına başka kortlar yapılmazsa (ki yapılamaz, Paris şehrinin haklı olarak belirlediği yeşilliği koruma kurallarına göre). Bu korta gitmek için bir hayli yürüyorsunuz ve geldiğinizde girmek için sıra bekleme ihtimaliniz yüksek. Vazgeçip başka korta gitmek isterseniz tekrar o yolu geri yürümeniz lâzım çünkü başka kort yok orada. Ancak dönüp, Chatrier’yi geçerek çok kortlu bölgelere geri gelebiliyorsunuz.


Daha netleştirebilmek için şöyle diyeyim. Evinde televizyondan birçok kortu izleme imkanı olan bir tenissever, Roland Garros’da Mathieu kortundaki bir maçı izlemeyi arzulayan tenissevere göre en az 5 oyunluk bir avantaja sahip. Mesela evdeki arkadaş, ilk set 5-4 iken televizyondan açar ve setin geri kalanını görebilirken Roland Garros’da Lenglen’den gitmek isteyen arkadaş ise ilk seti unutsun.

Fransa Açık'ta bu yıl kullanılmaya başlanan, Botanik Parkı'ndaki Simonne Mathieu Kortu

Bu sabah en başta o kortta oynanan, junior zamanından beri takdirle izlediğim Marketa Vondrousova ile İspanyol Carla Suarez-Navarro arasındaki maça gittim. Vondrousova arka arkaya üçüncü sağlam performansını göstererek dördüncü tura adını yazdıran ilk kadın tenisçi oldu. Çok gösterişli vuruşlar veya ace’ler ile kazanmıyor. Akıllı puanlar düzenleyerek, toprak korta uygun silahlarını kullanarak (çapraz acı vuruşları, drop shot’lar, solak dışarıya servisler) ve sadece elverişli fırsat geldiğinde direkt puanlara giderek kazanıyor. Güç açısından gösterişsiz ama yaratıcılık açısından etkin oyuncu. 6-4 6-4 kazanan Çekyalı tenisçi çeyrek final vizesi için 12. seri başı Anastasija Sevastova ile oynayacak.

Söz Sevastova’ya gelmişken. Kadınlarda günün en heyecanlı, en zevkli maçı Lenglen’de Letonyalı raket ile Elise Mertens arasında oynandı. Ancak son set 2-1’den itibaren yetişebildiğim maça (seyrettiğim maç ile aynı anda başlamıştı, Mathieu’den çıktığımda daha ikinci set bitmemişti. Ama Lenglen’e gelene kadar bitti ve son setin üç oyunu oynandı. Yukarıda değindiğim durum.), Bu sebepten ilk iki set hakkında yorum yapamayacağım ama son set başlı başına bir tenis ziyafetiydi.

Önemli anlarda bazen heyecanını yenemeyip hata yapması ile bilinen Sevastova tam tersini de yapabileceğini kendisine inanmayanlara gösterdi (ilk kez değil tabii ama yine de vurgulanması gerekmekte. Nedense genelde tenisçilerin ucu ucuna kaybettiği maçlar hatırlanır ama aynı durumda çevirip kazandıkları maçlar pek hafızalarda kalmaz). Beş tane maç puanı kurtararak, üç saat 18 dakika sonunda Mertens’i 6-7(3) 6-4 11-9 saf dışı etti. Üstelik maç puanlarının her birini kendi yarattığı şanslar ile kazandı. Belki bir tanesinde, kısa bir forehand şansı yakalamışken Mertens fileye gelip Anastasija’ya baskı kurabilirdi ama bu kesinlikle puanı kazanacağı anlamına gelmezdi. Maçın son oyununu puan vermeden kazanan Sevastova bileğinin hakkı ile dördüncü tura adını yazdırdı.

Bu arada ilginç bir not: Sevastova’nın antrenörü Avusturyalı Ronald Schmidt zaman zaman eski şampiyon Thomas Muster’den yardım alıyormuş Sevastova hakkında. Ama Sevastova’ya bu bahsedildiğinde kendisinin Muster ile bugüne kadar hiç konuşmadığını söyledi. Hep Schmidt vasıtası ile duyuyormuş neler dediklerini.

Anastasija Sevastova

Öte yandan bir Fransız tenisçi daha turnuvayı hayal kırıklığı yaşayarak kapattı. 22 numaralı seri başı Lucas Pouille son sette durum 5-4'ken maç için servis atmasına ve maçı kazanmanın iki puan yakınına kadar gelmesine rağmen Martin Klizan’ı yenemedi. Her zaman diğer oyuncuların tehlikeli olarak gördüğü Martin Klizan dört saat yedi dakika süren maçı son set 8-6 kazandı.

Tabii ki seyirci desteği vardı Pouille için. Ancak Chatrier kortunda locaların boş durması göze hoş gelmiyordu. Nitekim Pouille’un da pek hoşuna gitmemiş. Maçtan sonra basın toplantısında “Şampanya kadehlerini kaldırmayı, tenise tercih ediyorlar. Bu problem hep var bu kortta. Locaların daha yukarıya konması gerekir,” şeklinde tepki verdi. Bu konu üzerine ayrı bir yazı yazmak gerekir, Pouille hem haklı hem haksız, açıkçası bu kararı vermek zorunda olanların yerinde olmak istemem.

Derken Kei Nishikori – Laszlo Djere maçına bir uğrayım dedim. Bir de ne göreyim? Daha doğrusu, ne duyayım? Bir numaralı kortun desibel seviyesi Fransız Pouille maçındaki seviyenin çok üstünde. Zaten akustik olarak çok tezahürata uygun olan (ama önümüzdeki sene maalesef yıkılacak olan) bu tarihi korta Japon tenisseverler hücum etmişler ve çılgınlar gibi Nishikori'yi destekliyorlar. Kei hakkında Çarşamba günkü yazımı okuduysanız şimdi diyeceklerimi daha iyi kavrarsınız. Nishikori yine yapacağını yaptı. Maçı son sette kazandı, ama daha çabuk alması gerek bir maçtı. Turu kazandı ama büyük ihtimalle ikinci hafta sürpriz ihtimalini büyük ölçüde yok etti. İlk seti aldıktan sonra, ikinci set 4-2, 40-0 öndeyken, beş puanın dördünde basit hatalar yaparak servisini kaybetti. Set sonrasında uzadıkça uzadı, ve nihayet 7-6 Klizan lehine sonuçlandı (tiebreak’te de bir set puanı kaçırdı Kei, artık ona değinmiyorum bile). Nishikori de alışkanlığından vazgeçmemiş oldu. Yine beş setlik, dört saatin üzerinde süren, Majör turnuvada ilk hafta maçı kazandı. Deponun da önemli bir kısmı boşaldı (yine referans: Çarşamba yazım).

Roger Federer ve Rafael Nadal, herkesin tahmin ettiği gibi yollarına devam ettiler. Beş set üzerinden oynanan maçların bir avantajı bu oluyor. Seyirci kazanıyor. İlk iki seti gayet rutin geçen maçlar olmasına rağmen, iki maçta da üçüncü setler bir hayli heyecanlı geçti ve Nadal'ın maçı dördüncü sete bile uzadı. Beş set üzerinden oynanan maçlar yenilmekte olan oyuncuya bir şekilde maça girebilme şansını daha fazla sunuyor. Iki sette (üç set üzerinden olsa) ve bir saatte bitebilecek maçlar bir hayli ilginçleşebiliyor ve biletiyle gelmiş seyirciye fazladan heyecan yaşattırma ihtimalini veriyor. Nice maçlar var (derken yüzlerceden bahsediyorum) ilk iki seti çabuk biten ve sonra üçüncü seti çekişmeli geçen, veya hatta dördüncü veya beşinci sete uzayan. Ama üç set üzerinden oynanan maçlarda bu şans yok.

Öte yandan günün kağıt üzerinde en büyük sürprizi Petra Martic’in iki numaralı seri başı Karolina Pliskova’yı iki sette yenmesi oldu. Kağıt üzerinde kısmının altını çiziyorum zira Martic toprak kortta varyeteli vuruşları ile her zaman sürpriz yaratabilecek bir oyuncu.


Öte yandan kağıt üzerinde en ilginç maç, özellikle tenis detayı meraklıları için, 14. kortta oynandı. Fransız wild card sahibi Corentin Moutet ile Arjantinli Juan Ignacio Londero arasında oynandı. İlk 100'e daha yeni girmiş, hiç Majör tunuva ana tablosu oynamamış, hatta ATP 1000 serisi turnuvalarında bile toplam sadece bir ana tablo maçı oynamış olan Londero, inanılmaz bir atmosferde, etrafı tamamen çevrili ve Roland Garros’un diğer ucunda olan 14 numaralı kortta, hem Moutet’yi hem de onu destekleyen çılgın seyirciyi 2-6 6-3 6-4 7-5 6-4 yendi. Acaba bir hafta evvel Londero’ya, "bir hafta sonra Roland Garros’ta dördüncü tura çıkıp Rafael Nadal ile oynayacaksın" dense idi ne gibi bir reaksiyon gösterirdi diye düşünmekten kendimi alamadım.

Kısa kısa son notlar:

-Garbine Muguruza’nın ismini Fransız medyasının hâlâ bu kadar sene sonra “Garbiny” diye telaffuz etmesi (Fransızların “Garbiğne” ismini telaffuz ettikleri gibi yani) bana tuhaf geliyor. Ama bir tek bana geliyor olabilir.

- Kendisine kazanmak için elinden gelenin en iyisini yapmanın dışında ne gibi hedefler koyduğna dair tam açık olmayan soruya, zaten soruyu da pek anlamamış olan Nadal’ın cevabı: “İyi oynayıp kazanmak. Bu kadar.”

- Mertens: “Bence seviyem gereken yerdeydi. Sadece günüm değildi.”

- Djere’ye soru: İlk defa beş set oynadın değil mi? – Djere’nin cevap: “Yeah.”

- Pouille’a soru: “Maçı dün mü bugün mü kaybettin? – Pouille: “Bugün kaybettim.” (tuhaf bakarak)

- Pouille’a diğer bir soru: “Klizan biraz karışık bir rakip çünkü mükemmel de oynayabiliyor, çok kötü de. Senin güvenli hissetmediğin bir anda gelen bu tip bir rakip en ters rakip türü mü?”

Pouille’dan cevap: “Yok sanmıyorum. Rafa ile oynamaktansa Klizan ile oynamayı hep tercih ederim.

- Madison Keys’e soru: “Bir sonraki rakibin Blinkova hakkında var mı diyeceğin bir şey?” (yarın Mathieu’de ikinci maç) -- Keys’den cevap: “Onunla oynadığımı bilmiyordum bile. Dönüp maçlarını seyretmem gerek.”