RG günlüğü: 7 Haziran
Cumartesi gününe herkesin ilk haftadan beri beklediği finali görecek olmanın heyecanı ile girdi tenisseverler. Perşembe günü yazdığım gibi bayanlarda ilk 3 seri başı elendikten sonra en yüksek seri başı kalan ve çok formda olan Simona Halep ile bir hayli zorlandıysa da finale erişmeyi ulaşmayı başaran Maria Sharapova arasıdaki maç zaten ilk hafta sonundan beri herkesin beklediği bir finaldi.
Sharapova ile Halep arasındaki maçın her dönemecine ve her setine ayrıntıları ile alakalı uzun uzun yazacak değiliz. Halepin nerelerden gelip ilk 5e girdiğini veya Sharapovanın son 4 maçta kortta ne kadar dakika kaldığını gösteren rakam ve istatistiklerede limite etmeyeceğiz bu maçın analizini. Çünkü burada kutlanması gereken daha önemli bir konu var. Gerek yarı finaller maçları ile olsun, gerekse bugün ku final maçı ile olsun, WTA bir nevi yeniden doğuş yaşadı bu Roland Garrosta. 21. yüzyılda Paris şadece bir tane dramatik adlandırılabilecek bir final yaşamıştı: 2001de Jennifer Capriati Belçikali Kim Clijsters arasında oynanan maçı Amerikali tenisçi son set 12-10 kazanmıştı. Bir tane müthiş çıkış yakalayan oyuncu ile televizyon dizilerindeki senaryolara taş çıkartan bir hayat hikayesi olan ve kortlara hızlı bir geri dönüş yaşayan bir diğer tenisçi arasında 2 saat 21 dakika süren maça dünyanın meşhur spor dergisi Sports İllustrated tarafından maraton denmişti.
Williamsların çıkışı, Belçikali Clijsters ve Justıne Heninin tepedeki yarışa katılışı, Capriatinın sükseli geri dönüşü, Martina Hingisin ustalığı, 2000lere başlarken bu maç WTA tenisinin en verimli senelerini yaşadığını tekrar vurguluyordu. Fakat o gün bugündür yeni yıldızların çıkmaması ve olan yıldızların birçoğunun yaşlanıp tenisi bırakmalarına bir de uzun seneler boyunca görülen kısa ve heyecansız Slam yarı final ve final maçları eklenince, WTA ciddi bir popülerlik sıkıntısına girmişti. 2000lerin ortasında tepeye yerleşen Maria Sharapova ile biraz kan değişikliği gelse bile sonraki yarım düzine sene renkli ve istikrarlı şekilde tepedeki isimlere rekabetlik yapabilen oyuncu çıkmadı. Bu yüzden son 6-7 senedir, çok fazla aynı isimler Slamlerin son haftalarında görünülüyor, ve bir çok maçlar 1 saat veya civarı bir zamanla sonuçlanıyorlardı. Hatta o yukarıda bahsettiğim Capriati Clijsters maçından beri üç setlik maç hiç oynanmamıştı Roland Garros finallerinde.
İlk defa bu Roland Garrosta artık WTAde yeni oyuncuların artık alışılagelmiş kadroyu tehdit ettiklerini ve onlara karşı üstünlük kurdukları konfirme edildi. Evet, Garbine Muguruza, Eugenie Bouchard, Simona Halep, Caroline Garcia, Ajla Tomljanoviç, Sloane Stephens ve nice diğerleri artık burdalar ve bir yere gitme niyetleri yok. O zamanların altın dönemini damgalayan CapriatiClijsters maratonundan 41 dakika daha uzun süren bugünkü SharapovaHalep maçı acaba muhteşem bir final olma dışında, WTA için yeni bir altın döneminin habercisi olan bir maç olarak tarihe geçecek mi? İki oyuncunun da maç boyunca tenis seviyelerini mütemadiyen yükseltmeleri ile bu kadar yüksek kalitede oynanılan bu final, ümit ediyoruz ki WTA için de ileride tenis tarihine geri bakıldığında yeni bir döneme damga vuran maç olarak hatırlanacaktır. Bu müthiş maça tarihte bu tip özel bir parantez yakışır.
Büyük şampiyon Maria Sharapovaya tebrikler ve bir o kadar büyüklük yolunda ilerlediğini bu Roland Garrosta ispatlayan Simona Halepe ayrı bir bravo. WTAin ihtiyacı olan enerji aşılamasını bugünkü maç ile sağladılar. Gerisi diğer oyuncuların kervana katılması ve WTAin bu yeni ürünü pazarlama konusunda ustalığına bağlı. WTA bu tekrar yükseliş dönemi potansiyelini harcamamalı diye düşünüyorum.