Maria Sharapova belki de bir favorinin hissedebileceği en yüksek baskı ile çıktı sahaya. 24 saat boyunca Sharapova’nın sekiz yaşındaki Eugenie Bouchard ile olan resmi her televizyon kanalında gösterildi, her medya konuşmasında gündeme geldi.  Bouchard’ın iki gün evvel kendisine resim hatırlatıldığında “Evet Sharapova ben büyürken bir idoldü benim için” lafı mütemadiyen gündemde tutuldu. Sharapova’ya sadece benim gördüğüm en az iki defa hatırlatıldı. Sonradan uyarılınca gördüğüm kadari ile bir de en son sahaya çıkarken Fransız televizyonundan Nelson Monfort’un kendisine maçın favorisi olarak ne hissettiğini bile sordu. Sharapova bu maçın favorisi olmadığını gergin bir yüzle söyledi ve çıktı korta.  

Kısacası sahaya çıktığında iki oyuncu, Sharapova kaybedecek çok şeyi olan bir oyuncu olarak Chatrier’ye ilk adımlarını attı. Bu sene toprak korttaki kraliçeliği çok sert bir şekilde sona erecekti. Serena Williams ve Li Na’nında yükselişte olan yeni oyunculara yenildikleri turnuvada, yeni jenerasyonun artık onun gibi eskilerden korkmadıkları ve onlara karşı üstünlüğü kurmaya başladıkları onaylanacaktı. Sekiz yaşında iken kendisi ile resim çektiren ve o zamanlar onun idolü olduğunu söyleyen bir oyuncuya yenilmesi, kendisinin yavaş yavaş düşüşe geçtiği görünümünü verecekti. Yenilirse de bir sonraki sıralamada ilk 10’un dışına çıkacaktı.

Buna karşılık Eugenie Bouchard tam tersi bir psikoloji ile sahaya çıktı. Bu seneki ikinci Slam yarı finali olduğundan ilk defa bu seviyede maç oynamanın verebileceği bir heyecan faktör olmayacaktı. Daha önemlisi Bouchard kendisine güvenen bir oyuncu olduğunu turnuva boyunca söylediği sözlerle belli etti ve kesinlikle karşısındaki isimden korkmayacağını her sözü ve tavrı ile net gösterdi. Tek kaybedeceği şey maçtı. Kazanırsa hem ilk Slam finaline çıkacak, hem de ilk 10’a girecekti bir sonraki klasmanda. Kazanacak çok şeyi ama kaybedecek fazla birşeyi olmadan çıktı maça. Bu hedefleri başaramazsa daha önünde çok fırsatı olacağı netti.

Bir de bunların üstüne Roland Garros seyircisinin Bouchard’ı destekleyeceği daha maç evvelinden belli idi. Herşeyden önce Bouchard aksanlı olmasına rağmen Fransızca’yı çok iyi konuşuyordu ve bu genelde Fransız’ların bir oyuncuyu desteklemesi için önemli faktördü (bkz. Federer ve hatırlayanlar için 1992’de kupayı kazandıktan sonra sahada Fransızca seyircilere hitab eden Amerikan Jim Courier’in aldığı alkış).  Üstelik güzellik konusunda Sharapova’dan aşağı kalmıyor ve güzelleri genelde tutan Roland Garros seyircisinin gözünde Sharapova’nın bu konudaki popülaritesinide ortadan kaldırıyordu. Ayrıca tenisseverlerin çoğu artık yeni tenisçiler görmek niyetinde idi.

İşte bu şartlar altında iki tenisçi sahaya çıkınca, ve Bouchard son derece rahat hissederek kendisi çok iyi agresif vuruşlara baştan başlayınca, Sharapova servisini bir türlü tutturamadı ve gergin olduğu bacaklarının çok iyi hareket etmemesinden belli oluyordu. Bouchard zaten kafasında baskı altında olan Sharapova’yı oyunu ile korttada baskı altına aldı.  Her kortun içine girmeye fırsat bulduğunda sağlı sollu winner vurmaya başladı. Bu şekilde geçen seti Kanada’lı raket 6/4 aldı. Sharapova ciddi tehlikede olduğunu anlayınca ve birşey değişmezse kaybedeceğini anlayınca, kanımca “ya oyunumu bildiğim gibi oynarım, ya da yenilirim” düşüncesine geçti, kendisine hakim oldu ve bir nevi üstünde ki baskıyı bu psikoloji ile atmayı başardı. Nitekim ikinci sette daha çok agresif oynayan, daha rahat topu dolaştıran bir Sharapova vardı sahada. İlk sette winner kategorisinde 8-13 yenik düşen Rus raketin, ikinci sette aynı kategoride 15-7 üstünlük sağlaması psikolojik baskıyı üstünde attığının bir diğer sinyalini idi. 

Tam maçı döndü diye düşünürken, 5-3’te iki setbol yakalayan Sharapova ikisini de çift hata ile harcadı.  Bir üçüncüsünü de backhand ile direk hata yaparak kaybetti. Normalde bu seviyeye yeni gelmiş oyuncuların heyecandan böyle hatalar yapmaları beklenir iken, tersine çok tecrübesi olan şampiyon Sharapova strese yenik düştü. Arkadan 6-5’te yine iki setbol yakalayan Sharapova ilkinde yine forehand’i dışarı attı.  Beşincisinde ise Bouchard bu sefer bir hata ile Rus raketin yardımına yetişti.

Üçüncü setin başında müthiş tenis oynandı.  1-2 geride iken 40-0’dan oyunu kaybedip servisini kırdıran Bouchard’ın oyunu o game’den sonra düştü ve bir anda setin 6/1’e gelmesi ön dakika civarı sürdü.  herşey olup bitiğinde Sharapova’nın ne kadar büyük şampiyon olduğu ve Bouchard’ın da o yolda olduğu ancak henüz tam yolun sonuna gelmediği görüldü. Zaten şampiyon olmanın en önemli şartlarından biri bu tip ciddi baskı altında olduğu  olan maçlardan bir yolunu bulup galip çıkmaktır. Maç sonu sevinci zaten sevinçten ziyade bir rahatlama kutlayışı idi.  Sharapova’yı bir değil birkaç defa tebrik etmek gerekir bugünkü galibiyeti için.