Kei Nishikori 2014’te Amerika Açık finaline çıktığında ilk beşte kalıcı olacağını ve en az bir Majör kazanacağını düşünen tenisseverler çok vardı (kendimi de dahil ediyorum). Ancak kariyeri boyu sakatlıklardan (Madrid 2014’ü de hatırlatalım) tam anlamıyla bir türlü kurtulamayan Japon tenisçi, tam formunu tekrar bulduğu anlarda bile tenise geniş aralar vermek zorunda kaldı. Dolayısıyla tenisi için arzu ettiği uzun vadeli ilerlemeleri bir türlü gösteremedi. Bir seneden fazla sakatlanmadan oynadığı bir süre bulmak çok zor Nishikori’inin profesyonel kariyerinde. Haliyle bu sorun neden 2014’ten beri Majör’lerde tekrar final yüzü göremediği – sadece 2 yarı finali var - sorusuna açıklık getirebilir. Ancak kimse aldanmasın, bunun sebebi sadece ve sadece sakatlıklar değil.

Nishikori’nin diğer sorunu beş set üzerinden oynanan ve iki hafta süren dört Majör turnuvalarında “benzin deposu” ayarını bir türlü tutturamaması. En iyi örnek bu seneki Avustralya Açık turnuvası. Buna gelmeden evvel (ve akabinde Roland Garros’a bağlamadan evvel) Nishikori’nin yakın geçmişine kısa bir göz atalım.

2017’nin son beş ayını ciddi bir bilek sakatlığından dolayı turnuva oynayamadan geçiren Kei, 2018 başında Challenger seviyesinde turnuvalar ile yine kortlara döndü. Ama ne dönüş!

İlk turnuvası Newport Challenger ilk turunda Denis Novikov’a yenildikten sonra, yavaş yavaş tekrar formunu buldu (Novikov'u da bir hafta sonra rahat yendi) ve ilkbaharda ATP 250 turnuvalarına girmeye başladı. Monte Carlo ATP 1000 turnuvasına iddiasız giren Nishikori müthiş performans çıkarıp finale adını yazdırdı. Cilic ve Zverev gibi isimleri yenen Nishikori’yi ancak finalde Rafael Nadal safdışı edebildi. Nishikori’nin formu sene sonuna kadar devam etti ve 2018 sezonunu 9 numarada kapadı. Novak Djokovic’in tekrar bir numaraya dönüşünün gölgesinde kalmasa, kesinlikle 2018 senesinin en büyük “come back” öyküsü Japon tenisçiye ait. Ayrıca ne mutludur ki ona, 2018 sezonunu sakatlanmadan bitirdi.

Yani 2019 Avustralya Açık turnuvasına istim üstünde geldi Nishikori. Ancak Japon raketin bir alışkanlığı var. Kötü bir alışkanlık üstelik. Majör turnuvalarda ilk hafta maçlarını, buna net favori girdiği maçlar dahil, gerektiği gibi şipşak bitiremiyor. Yetenek veya kariyer olarak kendisinden düşük rakipler ile 4 set veya 5 setlik maçlar oynuyor. Sonuçta kazanıyor çoğunu ama uzatarak. Haliyle ikinci hafta geldiğinde en sert rakiplere karşı iki veya üç tane daha beş setlik maç çıkaracak benzin kalmıyor deposunda. Ya yorgunluktan kaybediyor ya da vücudu kaldıramadığı için tekrar sakatlanıyor.

Yan not: Nishikori’nin final setine uzayan maçları kazanma yüzdesi gelmiş geçmiş en yüksek olan tenisçilerden biri. Ama bunun bir sebebi işte zayıf rakiplere karşı daha fazla son set oynamış olması, gerektiği gibi çabuk iş bitirememesi. Tuhaf bir denklem.

Sekiz numaralı seri başı olarak katıldığı Avustralya Açık’ta ilk turda elemelerden gelen Kamil Majchrzak’a ilk iki seti kaybediyor ama sonra dönüp beşinci sette rakibinin sakatlanması sonucu kazanıyor. İkinci turda Ivo Karlovic’e yine ilk iki seti kaybedip, beş sette kazanıyor. Üçüncü turu ise, hayrettir, üç sette rahat geçen Nishikori dördüncü turda Pablo Carreno-Busta ile 5 saat 5 dakika boğuşuyor ve son set 7-6 kazanıyor. Çeyrek finalde Novak Djokovic’e karşı çıktığında deposunda ne kadar benzin kaldı dersiniz? 6-1 4-1 geriye düşüp maçı bırakmak zorunda kalacak kadar.

Djokovic, Nadal, Federer gibiler (hatta 2000'lerden iki-üç oyuncu daha ekleyebiliriz bu listeye) kazanmaları gereken maçları 3, en fazla 4 sette bitirerek ikinci haftaya zinde girmesini biliyorlar. Nishikori bu ustalığı henüz oturtabilmiş değil.



Şimdi nihayet geldik Roland Garros’a. Aslında kendisinin tablosu bir hayli elverişli. İlk turda oyunu tam ona göre olan (sert vuran ama çabuk hata yapan) Fransız tenisçi Quentin Halys ile eşleşen Kei, rakibini üç sette (iki saat) safdışı etti. Bugün ise Jo-Wilfried Tsonga engelini 3 saati aşan bir maç sonunda 4-6 6-4 6-4 6-4'lık skorla geçti. Tsonga son 15 senenin en yetenekli tenisçilerinden biri olabilir. Ancak Jo'nun son zamanlardaki formuyla, maç Fransız seyircisi önünde oynanıyor olsa bile, Nishikori'nin daha çabuk (ve rahat) alması gerekirdi. İlk ve dördüncü setlerde geriye düşmemesi lâzımdı (konstantrasyon eksikliği yaşadı mesela dördüncü setin başı).

Bir sonraki rakibi Laszlo Djere. Evet Djere’nin bu sene bir yükseliş gösterdiği doğru ve toprak kort onun en favori zemini. Ama yinede Nishikori’nin üç veya taş çatlasa dört sette kazanması gereken bir maç. Geri oyunundan tutun, atletik kabiliyete kadar her tenisle ilgili kategoride Nishikori bir gömlek önde Djere’den şu anda. Dediğim gibi, kozlarını doğru kullanırsa çeyrek finale kadar çıkması içten bile değil Nishikori’nin. İlk 10 seribaşından biri olarak, özellikle ilk hafta için, en elverişli kuralarından birine sahip.

Çeyrek finale varırsa büyük ihtimalle Rafael Nadal’a rakip olacak. Eğer Nishikori yeni bir patlama yapacaksa (ki Roland Garros’ta Nadal’ı yenmekten daha büyük patlamayı bulanın alnını karışlamaya hazırım), o ana dolu bir benzin deposu ile varması lazım. Avustralya Açık ve nice evvelki Majör turnuvalarda gösterdiği 'çabuk bitirmesi gereken maçları uzatma' alışkanlığından kurtulması lazım. İlk turda bu testi geçti, ama ikinci tur maçında alışkanlık ilk sinyallerini verdi. Bakalım Cuma günü ne olacak, hep beraber göreceğiz.