Leo Mayer aslında ATP’de hakkı olan değeri alamayan oyunculardan biri. Her zeminde tehlikeli olabilen Arjantinli oyuncu, diğer yandan da potansiyelinin altında işleyen bir makina gibi. Sağlam baseline oyunu ve çabuk bacakları olan Mayer’in kariyerinde en yüksek sıralaması 21 (2015) ve ikisi de Hamburg’da kazanılmış (2014, 2017) ATP turnuva zaferleri var. Buna rağmen ne dört Majör ne de ATP 1000 turnuvalarında çeyrek finale ulaşabilmiş değil.

Rakibi Alexander “Sascha” Zverev ise turnuvanın ikinci seribaşı ve ATP sıralamasında üç numara olarak korttaki net favoriydi.

Arjantinli için Zverev’in oyunu problem teşkil ediyor çünkü onun düz ve hızlı olan toplarını Alman tenisçi seviyor. Aynı hızla – hatta daha da katarak – geri yollayabiliyor. Haliyle Mayer’in genelde diğer oyunculara bazen boğucu gelebilen oyununu Zverev tersine çevirip aynı şekilde kendisine geri döndürüyor.

Üstelik Mayer’in en favori vuruşu olan forehand’ı ile hızlandırdığı inside-out (yani sağlak olan rakibin backhand tafarina) vuruşlar tam Sascha’nın kuvvetli tarafına denk geliyor. Backhand’ine gelen bu tip toplarda Sascha zamanında pozisyon alabildiği zaman, on bacak ve omuz dengesini sağlayıp toplara yüklenebiliyor, düz ve sert geri vurarak direkt puanlar alabiliyor.

Nitekim maçın ilk servis kırması da aynen böyle gerçekleşti.

2-2 oyununda Zverev Arjantinli oyuncunun sert vuruşunu backhand’ı ile paralele öyle bir çaktı ki Mayer yerinden bile pek hareket edemedi. Yüksek ilk servis yüzdesi ile oynayan (ilk set, %69) Almana karşı Mayer sadece bir kez servis kırma şansı yakaladı, onu da Sascha ace ile sildi. Break avantajını setin sonuna kadar devam ettiren Zverev, 6-4’lük skorla setlerde öne geçti.

Tabii birazda Mayer’in strateji hatası olduğunu belirtmek isterim. Ya da gereksiz inatçılık mı desem buna? Israrla topları Zverev’in backhand’ine hızlandırmaya yönlendi. Sanırım kendisi dahil tüm ATP oyuncuları Almanın backhand tarafının forehand tarafından daha kuvvetli olduğunu ezbere biliyorlardır. Ama nedense Leo mütemadiyen rakibinin avantaj köşesinde puan aradı. Alışkanlıkları bozmak zor oluyor, Mayer’in alışkanlığı da bu düzen üzerine kurulu.

Oyuncuya göre stratejiyi ayarlamasını da bilmek lazım, özellikle koca bir seti öyle oynayıp, planın işlemediğini gördükten sonra. Ama Mayer ikinci sete de aynı şekilde başladı ve yine servisini kaybederek baştan bir break geriye düştü. Zverev ise backhand gösterisine seve seve devam etti ve ikinci seti 6-2 gibi daha da rahat bir skorla kazanarak çeyrek finale adını yazdırdı.

Bu tip maçlardan genç tenisçilerin çıkarabileceği çok iyi dersler var. “Kendi oyununu oyna” diye bir söz vardır teniste ve bunun çoğunlukla geçerli olduğunu göz ardı etmeyelim. Ama “hep” kelimesini hiçbir stratejinin başına koymamak lazım. Filenin diğer tarafındaki oyuncuyu da hesaba katmak gerekir. Bazen kendi oyunun dışına çıkarak rakibi de kendi konfor bölgesinin dışına itebilirsiniz. Mayer’in bunu aklında geçirmediği çok belliydi. “Kendi” oyununu oynamayı ısrarla tercih ettiği bir maçı rutin bir şekilde kaybetmiş oldu.