1899 yılında başlayan ve tenis tarihinin ilk turnuvanın oynandığı şehirde hala yapılmaya devam edilen en eski turnuvası olan Cincinnati turnuvası bu görkemli tarihinin belki de en hareketli ilk turlarını yaşıyor.  Her türlü sürpriz haber, sonuç, heyecan, ve alışılmışın dışında haberler, sürprizler, ve hareketli atmosfer turnuvanın daha ilk günlerinde yaşanıyor.  Tenis Dünyası sizlere maç raporlarını ve skorlarını detayları ile her zamanki kalitesi ile sunuyor.  O yüzden bu yazıda skorlar dışındaki bazı ilginç gelişmelere yer verelim.

Bu turnuvaya hem önceden de gelmiş hem de organizasyon ve tesis açısından çok beğenmiş biri olmama rağmen, 2011’de bitirilen yenileme çalışmalarından beri bu ilk gelişim.  Samimi olarak diyebilirm ki, şu anda tenis turnuva takviminde tenisseverler açısından görmeye değer en elverişli birkaç turnuvadan biri diyebilirim.  Bol geniş alan var, haliyle ferah dolaşabiliyorsunuz korttan korta ve fazla beklemeden girebiliyorsunuz.  Yenilemeden sonra, şu anda dört adet büyük tribün kapasitesi olan kort var.  Oyuncuları yakından görebilme imkanı daha fazla, zira antreman kortları seyircilere tamamen açık ve en yıldız tenisçilerin birkaç metre yakından seyredebiliyor tenisseverler.  Tüm bunlar göz önüne alındığında, bilet ve seyirci rakamlarında kırılan rekorlara şaşırmaya gerek yok.  Geçen sene toplam 176 binin üzerinde seyirci ile rekor kırmış olan turnuva, bu sene o rakamı da geçme yolunda ilerliyor.  Çarşamba günkü seyirci sayısı ise tarihinde bir günde gördüğü seyirci rekor sayısını rahatlıkla geride bıraktı.  Tam 24,628 tenissever şenlendirdi tribünleri.

tenis dünyası

Gelelim turnuvanın haberlerine.  En şok haber dün gece Marion Bartoli’nin göz yaşları içinde tenise veda ettiğinin anonsu idi.  Maç sonrası basın konferansında ilk konuşmaya başladığında, ses tonundan ve söylediklerinden, bir-iki dakika içinde tenisi bırakacağını söyleceği izlenimi oluşmaya başladığında, herkes şaskinlik içinde birbirine bakmaya basladi ve büyük bir sessizlik kapladı salonu. Nitekim, Bartoli göz yaşlarını tutamayip tenisi bıraktığını açıkladığında ciddi bir şok yaşanıyordu odada.  Hatırlatmakta fayda var :  Bartoli daha birkaç hafta evvel Wimbledon’u kazanmıştı, kariyerinin zirvesindeydi.  Hatta Wimbledon sonrası tenise bakış açısının ne kadar genişlediği, artık oyunu çok daha severek oynadığını söylemişti.  Tenis ile “yeniden aşk” yaşadığını bile söylemişti.  Daha iki hafta evvel, önümüzdeki sene Wimbledon’a bir evvelki senenin şampiyonu olarak çıkmanın heyecanını yaşamayı dört gözle beklediğini belirtmişti.  Hatta dün akşam ki maç esnasında bile, her zaman ki gibi kazandığı puanlardan sonra “Allez” diyerek kendini ateşlediği, arada sırada alışıldığı gibi antrenörlerine yan gözle baktığını gördük.  Yani değişen hiçbir şey yoktu halinde.  Bu sebeplerden maç sonrası anonsu çiddi bir sürpriz oldu.  O kadar ki, hemen akabinde bir sürü teori bile icat edildi bir kısım sansasyon meraklılarından.  Bazı teoriler hayal gücünü zorluyordu ama genel anlamda bu kararı Bartoli’nin anlık aldığı ihtimali göz önünde bulunduruluyor, ve belki sonra kararından vazgeçebileceği öne sürülüyor.

Bu arada Bartoli’nin maçı hakkında bir anekdottan bahsetmeden geçemeyeceğim.  Simona Halep ile oynadığı son kariyer maçı akşam seansında saat 19:00’da Grandstand kortunda başladı.  Aynı anda, Center Court’ta Rafael Nadal’ın Benjamin Becker ile olan maçı oynanıyordu.  Nadal’ın Becker’in üzerinden silindir gibi geçeceği maç öncesi neredeyse herkes tarafından bilinmesine rağmen ve buna mukabil, hemen yandaki Grandstand kortunda bir buçuk ay evvelinin Wimbledon şampiyonu ile dünyada ilk 25’te olan diğer bir oyuncunun maçının çok daha çekişmeli geçeceği ihtimali olmasına rağmen, Center Court bir hayli dolu idi, ama Grandstand’ta taş çatlasa 100 kişi ya vardı ya yoktu.  Maç ilerdikçe bu sayı biraz daha arttı, ama ne yazık ki Wimbledon şampiyonunun son kariyer maçı boş tribünler önünde başladı ve bitti.  Bir gün evvel Andy Murray’nin antremanını 5 numaralı kortta yüzlerce insan birbirinin tepesine binerek izlediğini ve aynı anda hemen yandaki 6 numaralı kortta üç-dört sene evvel ilk 10’da olan İtalyan Flavia Pennetta ile Amerika’li Varvara Lepchenko’nun belki 50-60 kişiye oynadığını hesaba katarsak, bayanlar tenisine olan ilginin endişe duyulur şekilde azaldığını söyleyebiliriz.  Bunun sinyalleri birkaç senedir görülüyordu, ama Bartoli maçının boş tribünlere karşı oynanması ve yukarıda verdiğim Pennetta-Lepchenko örneği bunu tekrar gözler önüne net seriyor.  Yeri gelmişken Türkiye’deki sene sonu WTA Championships’e gösterilen alakanın ve organizasyonun başarısını hatırlatalım.  Bayan tenisinin kendini zor satabildiği döneme denk gelmesine rağmen seyirci rekoru kırmasını bildi İstanbul’daki organizasyon. 

Şu ana kadar turnuvanın en ironik cümlesi Amerikalı Sam Querrey’iden geldi.  Kendisine bir yazar Open tenis tarihinde ilk defa ilk 20’de bir Amerikalı olmadığını hatırlattı ve düşüncesini sordu.  Ne diyeceğini pek bilemeyen Querrey, hafif zorlanarak Isner’in 21 numara olduğunu ve o yüzden her an tekrar ilk 20’ye girebileceğini vurguladı!

Turnuvanın en çirkin hareketi ise ilk turda James Blake’e yenilen Jerzy Janowicz’den geldi.  Maçını kaybeden Janowicz, maçtan sonra arabasına giderken kapıda akreditasyonu sorulduğunda çok kızmış olacak ki oradaki bir görevliyi duvara itmiş ve hışım ile arabaya gidip, hızlı bir şekilde parktan çıkarken başka bir arabaya çarpmasına az kalmış.  Keskin sirke küpüne zarar verir, nitekim araba kullanma hakkı elinden alınmış (Cincinnati turnvasında asıl tabloya giren her oyuncuya turnuvada kaldıkları sürece kullanmaları için birer araba veriliyor).  Bana sorarsanız hafif atlatmış Janowicz.

Bir sonraki yazıda buluşmak ümidi ile.