Erkekler tablosunun aşağı kısmı Novak Djokovic’in elenmesinden beri bir hayli ilginçleşti. Kadınlar tablosunun aşağısı ise ise en favori iki ismin yoluna devam etmesine rağmen birçok yeni ismin ön plana çıkmasıyla sürprizlere açık olmaya devam ediyor. Üçüncü tur maçları akabinde oyuncuların açığa kavuşan form durumları ve fizik-kondisyonlarının skor tabelasına nasıl yansıyacağı sorusu da tartışmalara ayrı bir boyut kattı.  Hatta bazı maçları tam soru işaretine dönüştürdü. Zaten tenisin en zevk veren kısımı bu değil mi? Maç saatine kadar birçok bilinmezin birikip karışık bir denklem haline gelmesi ve korttaki iki oyuncu tarafından bu denklemi çözme çabaları sonucu ortaya çıkan güzel bir spor düellosu. Hiç lafı uzatmadan üç erkek ve bir kadın maçına göz atalım.

Gael Monfils (6) – Rafael Nadal (9)
Bu maç için fazla söze gerek yok. Her zeminde, her saatte ve her ülkede Rafa bu maça net favori olarak çıkar, burada da değişen bir şey yok. Monfils yaklaşık 10 senedir oyununa atak boyutunu eklememekte ısrar ediyor. Geri çizginin dört metre gerisine kamp kurmaya devam edip oyununun hücum boyutunu geliştirmediğinden her vuruşu kendisinden daha iyi yapan Nadal’a karşı hiç şansı yok. Tamamen zorlama ile “hiç belli olmaz” dalına tutunarak ve fizik kondisyon faktörünü öne sürerek belki ufak bir ihtimalden bahsedebiliriz. Ancak bu ihtimal gerçekleşmediği sürece göreceklerimizi özetleyeyim: (1) Geri çizgisinin gerilerinde maratona çıkmış gibi bir sağ bir sol kilometrelerce koşan bir Monfils, (2) rakibinin atletik gösteri vuruşlarına cevap verirken makinesi tıkır tıkır işleyen ve itina ile 15-20 vuruşu aşan her ralliyi kazanan bir Rafa ve (3) maç ilerledikçe daha sık ayakkabı bağlarını bağlamak için eğilen ve omuzları çöken Gael. Sadece tenis seyir zevki açısından, açık konuşmam gerekirse, Monfils’in hiç olmazsa bir setliğine kendisini aşıp Rafa’yı zorlamasını diliyorum.

Dominic Thiem (8) – David Goffin (11)
Son turda Benoit Paire ile oynadığı maçın sonlarına doğru Thiem’in hafif bir omuz problemi vardı. Yine de maçı dört sette kazandı. Omuz konusunda nasıl bir gelişme olacağını bilememekle beraber, oyun açısından geçen sene bu zamanki formuna erişmemiş olan Thiem’in tek kazanma şansının Rafavari (veya Gaelvari) bir şekilde Goffin’in düz ve sert toplarını sağlı sollu geri çevirip Belçikalı'yı fazla risk almaya tahrik etmesi olduğunu düşünüyorum. Çok koşması ve kendi servis oyunlarında ikinci servise fazla kalmaması gerekecek olan Avusturyalı raketin, backhand tarafında slice vuruşunu bol bol kullanması şart. Zira Goffin toplara kalkarken çok iyi düz ve sert vurabilen, top yerden yukarıya zıplarken hızını lehine çevirip ince yapısına rağmen topun hızını yükseltebilen bir oyuncu. Aynı tempo üretme hünerini yerden kalkmayan toplarda gösteremeyecektir. Bileğini daha fazla kullanıp topspin veya slice kullanmak zorunda kalacaktır. Ayrıca ikinci servise kalırsa, Thiem’in yükselen “kick” servislerden ziyade yine alçak kalan ve dönerek gelen slice servislerini kullanmasını beklerim. Bu oyuncuların ikisininde kafa yapısı olarak kendilerini kaybedip disiplinden kopan profilleri yok.  O yüzden maçın skoru daha çok taktik gelişmeleri ile belirlenecektir. Kanımca Goffin daha korta çıkarken bir adım önde.

Grigor Dimitrov (15) – Denis Istomin
Çok değil, birkaç ay evvel bu maçın skorunu tahmin etmek zor olurdu. Ama iki sene evvel ise kolay olurdu. Şimdi ise iki oyuncu da yüksek form ve güven ile çıkacaklar korta. Denis Istomin üç maçta 14 set oynarken, toplam 10 saat 49 dakika, Grigor Dimitrov ise 10 set oynayıp 6 saat 39 dakika kortlarda kalmışlar. Yani Istomin için kondisyon problemi olmamasını beklemek iyimserlik olur. En azından Dimitrov’un maça daha taze çıkmasını bekleyebiliriz. Ayrıca Dimitrov ayak ve raket arasında eş güdümü sağlarsa, envaiçeşit toplarla (kısa çapraz, kısa top, yüksek spin, alçak slice, vs.) rakibini çok gezdirebilen bir oyuncu. Buna mukabil Istomin’in tercihi olan oyun tarzı (düz ve derin vuruşlar ile paralel top hızlandırmalar) yine de Dimitrov’u zorlayabilir. Gasquet de Istomin gibi geriden oynayan bir oyuncu ve Dimitrov unu yendi. Lakin Fransız oyuncunun toplarının geliş tarzı ile Istomin’in toplarının gelişi arasında önemli fark var. Istomin, Bulgar rakete acı vermeyecektir. Yine de unutmayalım ki Dimitrov, Gasquet’yi sadece yenmedi, resmen ezdi. Üstelik oyunu her detayı güzel yağlanmış bir makine gibi işleyerek kazandı. Aynı formunu devam ettirecekse Istomin'i üç veya dört sette yenmesi gerekir ve bu gerçekleşirse, kanımca yarı finale kadar önü açık. Ancak ilk setin başlarında Istomin bol ilk servis içeri sokar, geriden oyununu kurup ilk seti ilerleyen etaplarda çalabilirse, o zaman maçın %50-50’ye dönüşebileceğini düşünüyorum. Tablonun alt kısmındaki diğer oyuncuların ise Dimitrov’un bu hafta oynadığını tenisi göz önüne aldıklarında gizli Istomin taraftarı olacaklarına eminim.

Johanna Konta (9) – Ekaterina Makarova (30)
Eminim birçok okuyan, hele Konta’nın son Wozniacki’yi yendiği maçtaki performansını izlediyse, benim aklımı kaçırdığımı zannedebilirler ve belki de haklılar. Ancak, her ne kadar Konta’nın adı bazı otoriteler tarafından kazanma şansı olanlarla birlikte anılmaya başlanmış olsa bile, Makarova’nın bu maçta ciddi kazanma şansı olduğunu düşünüyorum. Konta’nın vurduğu toplar Wozniacki’nin yaptığının aksine aynı hızla geri gelecektir çünkü Makarova gelen topun hızını kullanıp aynı şekilde düz geri gönderme hünerine sahip. Ayrıca Caro’nun vuruşlarında olduğu gibi her seferinde top omuz hizzasına kadar zıplamayacaktır. Konta bacak veya diz altı seviyesinden çok daha fazla vurmak zorunda kalacaktır. Makarova’nın çapraz açıları iyi kullandığını, servisini dışarıya iyi atabildiğini ve Konta’nın defansif pozisyondan vurduğu vuruşlar ile ofansif pozisyondan vurdukları arasında normalin çok üstünde bir fark olduğunu göz önünde bulundurursak, bu maçın beklenmedik şekilde Makarova lehine geçmesi ihtimali düşük değil. Konta’nın ilk servisleri bir de işlemezse o zaman onun taraftarları çok sıkıntılı dakikalar yaşayacaktır. Majör turnuvalarda hep istikrarlı performans çizen Makarova’nın oyununda ise çok büyük iniş ve çıkış olacağını sanmıyorum. Bu yüzden maçın skorunu eninde sonunda Konta’nın seviyesi ve verdiği kararlar belirleyecektir. Yine hesaba katması zor olan fizik ve kondisyon faktörü bu maçta ne kadar rol oynar bilinemez. Makarova son maçında bir hayli efor sarf etti ama buna mukabil Konta’nın da son 20 günde, üç ayrı şehirde 12 maç oynadığını hatırlatalım ve “ya bu maçta sonunda yorgunluk vurursa?” sorusunu masaya koyalım.

Herkese iyi seyirler dilerim.