Yağmur nedeniyle
değişen program bizleri önce Anastasija Sevastova - Maria Sharapova maçıyla baş
başa bıraktı. Rus tenisçi Sharapova yasaklı madde kullandığı
saptanarak suçlu bulunmuş ve ceza yemiş biri. Cezasını da çekti
ve kortlara döndü. Kendisi hala suçsuz olduğunu öne sürüyor.
Esas ikilem ise kadın
geri döndükten sonra başlıyor. Profesyonel tenis dünyası, kadının dürüst olup olmadığını tartışmak yerine bir doping
suçlusuna turnuvaların wildcard verip vermemesi ile meşgul. Neden
puanı yetmiyorsa herhangi bir tenisçi gibi en aşağıdan başlamak
yerine tepeden inme turnuvalara dahil olabiliyor? Haksız da
değiller ama gelin de bunu bir de gelir peşinde koşan hatta
batmamaya çalışan turnuva yöneticilerine sorun. Turnuva
organizatörleri ile oyuncular/sporseverler arasındaki bu tartışma
tavuk-yumurta ikilemi gibi… Sonuçsuz kalmaya mahkum.
Bu satırların yazarı
olarak insanlara daima bir şans daha verilmesi taraftarıyım.
Pişmanlığa inanırım. Ama sporda yapılan dürüstlük dışı
davranışları açıkcası bu denli anlayışla karşılayamıyorum.
Burada da zaten oyuncu suçu kabul etmiyor!
Neyse buradaki işimiz
oynanılan maçın bir eleştirisidir.
Çok şık, yetenekli,
turun en çalışkan ve disiplinli raketlerinden biri olduğuna
kimsenin şüphesi olmayan Sharapova, karşısında fevkalade akıllı
bir rakip buldu. Sevastova, rakibinin yeteneğini ve kalitesini çok
iyi irdelemiş. Onun oyunu hemen kontrol altına almaya çalışacağının
bilincinde çok sakin ve sürekli değişik vuruşlarla rakibinin
dengesini bozan bir oyun çıkardı.
İlk seti verdiğinde bile bu
maçın mağlubu olmayacağının mesajını yansıtıyordu. Öyle de
oldu. İkinci sette Rus’un maç eksikliğinden yararlanarak
üstünlük kurdu ve eşitliği sağladı. Son sette ise adeta
kedi-fare oyunu vardı. Sevastova son seti 6-2 alarak çeyrek finale
çıktı. Şimdi karşısında daha genç ama çok belalı birini
buldu. ABD’li Sloane Stephens.
Sizlere izlemenizi
önerdiğim başlıca maç ise küçük dev adam Arjantinli Diego Schwatrzman ile Fransız Lucas Pouille arasındaydı. Fikstürün bu ikinci
bölümünde ilk 15 oyuncu arasında kimse kalmamıştı. Pouille, 20
olan sıralamasıyla bu bölümdeki en iyi ikinci raketti. Ama maçın
başından itibaren öyle bir oyun oynandı ki Schwartzman’a
inanmayanlar bile alkışı eksik etmedi.
Arjantinli ilk iki seti 76
ve 75 aldıktan sonra topallamaya başladı. Üçüncü seti 26
yitirdi. (Bu arada Eurosport garip bir uygulamayla ve bir neden de
göstermeden en alakasız ve zevksiz bir karşılaşmayı yansıtmaya
başlayınca mecburen minicik netbook’un ekranından izlemeye
çalıştım). Sakatlık nedeniyle baldırına epey bir tedavi ve
bandaj uygulandı ama şimdi de hareketi kısıtlanmıştı. Bu
minvalde bir ara servisini kırdırıp geri düşmesine rağmen
toparlandı ve dördüncü seti de alarak Grand Slam kariyerinde ilk kez son sekize kaldı.
Rakibi ise bir başka sürpriz
raket olan Kanadalı Denis Shapovalov’u (18’lik
bu genci artık sık sık izleyeceğiz. Yaşının çok üstünde bir
olgunlukta) eleyen İspanyol Pablo Carreno Busta olacak. Bu
da Schwartzman için çok zor bir maç. Hele sakatlığı da sürerse
yandı gülüm keten helva. Çok dengeli ve sürekliliği olan biri
Carreno Busta.
Pazartesi için
izlemenizi önereceğim maçlar ise aşağıdaki gibidir:
- Federer ve Nadal
rakipleri olan Kohlschreiber ve Dolgopolov önünde zorlanmayacaklar
ama bu maçlar güzel tenisi gözler önüne getirecektir.
- Gecenin yıldızlı maçı Juan Martin del Potro ile Dominic Thiem
arasında. Kaçırmayın. Genç Andrey Rublev ile David Goffin
arasındaki maç da ilginç.
Kadınlarda ise ABD’li Keys’in Ukraynalı Svitolina ve bir diğer ABD’li Vandeweghe’in Çekyalı Safarova karşısındaki mücadelelerini
kaçırmayın. Sakatlık yoksa dişe diş geçecektir.
Bu gecelik/sabahlık
bu kadar. Hoş kalın.