Belki de tenis dünyasının sürekliliği en yüksek olan ve kortu en iyi kapsayabilen iki raketi karşılaştı. Dünya 1 numarası Sırp Djokovic ile 5. Japon Nishikori. Japon tenisçi ABD Açık'ta rakibini yenerek çıkışının sürpriz olmadığını kanıtlamıştı. Ama Sırp usta da onu iki hafta sonra Paris'te yenerek zirveyi bırakmak gibi bir niyeti olmadığını (!) göstermişti.

Merakla beklenen maçta tenis camiasının dev fizikli raketleri arasında adeta bir minyatür gibi kalan Japon sporcu 6-1 yitirdiği ilk set sonunda rakibinin anlık konsantrasyon zafiyetinden de yararlanarak öyle bir dönüş yaptı ki şaşırdık kaldık.

Londra'da ilk 12 maçın 11'i iki set ve ortalama 63 dakika sürdü. Bu çapta tenisçiler için fevkalade kısa bir süre. Normal turnuvalarda bile erkekler arasındaki maçlar 90 dakika üzerinden programlanır. Ancak bu işin böyle sürmeyeceği ve kuvvetler denkleştikçe maçların daha korakor geçeceği aşikârdı. Ne olsa Djokovic, Federer, (Nadal) üçlüsü komple tenis olarak diğerlerinden farklı. Onları zorlayan rakipler yok değil. Normali de bu zaten. Ama bu olgu henüz anlık. Ancak, zaman zaman gerçekleşebiliyor. Onun için de ağır-abilerin sıralamaları pek değişmiyor.

Djokovic'e Londra skorları hakkındaki düşüncelerini sorduklarında "Başkaları için konuşamam ama en azından çok iyi oynadığımı biliyorum. Umarım bunu sürdürebilirim" dedi!

Tabi burada bir ikilem de yaşabilirsiniz. Acaba fevkalade bir performansla adeta tenis sporunun en güzel örneklerini nakış gibi işleyen bir ustanın kısa süreli bir maçını mı tercih edersiniz, yoksa, kalite olarak orta karar ama son derece çekişmeli ve üç sete uzamış bir karşılaşmayı mı yeğlersiniz? Zevkler ve renkler farklıdır değil mi?

Djokovic ilk seti farklı kazandı (61). Müteakip setin başında biraz zorlandı. Teniste yapılan hatayı alkışlamak ayıptır… Sporun temizliğine aykırı addedilir. Ancak günümüz dünyasında bunun bilincinde olmayı ayıp sayan görgü yoksunu dangalaklar maalesef çok sıklıkla karşımıza çıkabiliyor. Londra'da da aynısı oldu. Maçı kızıştırmak amacıyla Djokovic'in, üstelik, bir çift-hatasını alkışladıklarında Sırp raketin tepesi attı. Konsantrasyonu gitti. Nishikori'de de buna yaban kalacak bir göz yoktu. Kendisine altın tepside sunulan avantajı iyi kullandı ve seti 6-3 alarak skoru eşitledi. Ancak Djokovic yitirdiği konsantrasyonunu toparlamasını iyi biliyordu. Gitti denilen maçlardan zaferle çıkmasıyla tanınıyordu. Öyle de oldu. Uniqlo giyen iki raketin bu son seti taze-baba Nole'nin tartışmasız üstünlüğüne şahit oldu (6-0). Evet, Londra'da ilk finalist Djokovic.