Sadece teniste değil, yaşamınız sürecinde yaptığınız her işte ne denli iyi olursanız olun, tecrübeye daima gereksinim duyarsınız. Bu eğitimle görgüyle edinilecek bir vasıf değildir. Yaşadıklarınız ve görüp geçirdiklerinizle oluşur.

 

İşte teniste de çok yetenekli bir genç var. Dün onu Roland Garros'ta Andy Murray karşısında bir kez daha izledik. Tenis topuna esaslı hükmedebilen biri Nick Kyrgios. Fiziği yaptığı spora fevkalade yakın. Çok güçlü. Henüz 20 yaşında. Avustralyalı. Yunan asıllı.

 

Puan esnasında heyecana kapılıp oyuna etki etmeye çalışan seyirciyi bile yanına çekebilecek kadar şovmen tarafı da var. Ama bazen bu şovmenliğe kendini öyle kaptırıyor ki, asıl işinin puanları kazanıp maçtan galibiyetle çıkmak olduğunu unutuyor! Tenis hiç şımarıklık kabul etmediği için de değil vurarak, iterek alabileceği nice sayıyı yitiriyor. Sonra da kızgınlığa kapılıp topu tribünlerin ardına vuruyor. Uyarısını da alıyor tabî. Murray gibi sinirini kontrol etmekte sorun yaşayabilen biri onun önünde "ermiş" gibi gözüktü. 6-4, 6-2, 6-3 ile hesabı kapattı.

 

2014 Wimbledon'da Nadal'ın Kyrgios'a yenildikten sonra rakibi hakkında düşüncesi sorulduğunda söylediklerini anımsayalım: "Sporun en önemli yanlarından biri mental olgunluktur. Zirvelere yol almak orada kalmaktan daha kolaydır. Zamanla göreceğiz kimin neler yapabileceğini."

 

Fransızlar yararlı ve başarılı kişilerin isimlerini caddelere, binalara vermekten yüksünmezler… Kimse onların kompleksine kapılmaz. Roland Garros'un başlıca kortlarına da Suzanne Lenglen ile Philippe Chatrier isimleri verilmiştir. İşte bu kortların birinde Kyrgios, Murray'le kapışırken diğerinde bir başka Avustralyalı, tenisin zirvesindeki Sırp Djokovic önünde başarı arıyordu. Thanasi Kokkinakis de Yunan asıllı. Arkadaşından bir yaş küçük. 19'unda. Yeteneği olduğu besbelli ama henüz ham… Sanki torbasındakiler tam ortaya çıkarılmış değil.  Giyimi ve tutumuyla şovmenlikten çok uzak. Biraz tecrübesi olsa dünya 1 numarasını zorlamaktan öte epey güç durumlarda bırakacaktı (6-4, 6-4, 6-4). 


Maçtan sonra Djokovic'in Kokkinakis hakkındaki söylemine bakalım: "Bana göre tenisin Thanasi gibi oyunculara gereksinimi var… Çok genç olmakla birlikte korta özgüvenle ve çekinmeden çıkan oyuncular lazım. Onun gibi süreklilik kazanmaya başlayan 3-4 oyuncudan tenis dünyası çok ümitli. 6-7 yıl öncesine kadar başarılı gençler pek ortalıkta yoktu. Dolayısıyla bu tenis için iyi haber. İyi servis attı ve iyi oynadı. Her sette onun servisini bir kez kırdım, bu da bana yetti."

 

Dün kadınlarda Serena Williams "artık döndüm" diyen Azarenka'yı zor da olsa geçti (3-6, 6-4, 6-2). Maçta ilginç olan her iki oyuncunun birbirlerine hak vermesine rağmen hakemin yanlış kararını ısrarla uygulaması oldu. Şimdi Serena karşısında ona daha da ters gelen vatandaşı Sloane Stephens var.

 

Erkeklerde son 16'ya kalanlardan altısı 30 yaş ve üstü… Sekizi 28 ve üstü. 25 ve altı sadece iki raket var. Kadınlarda ise 30 ve üstü iki raket varken, yedisi 25 ve üstü, yedisi de 25 altı. Artık hangisi gençleşiyor hesabınızı yapınız. Kendimizi mi aldatıyoruz acaba?

 

Bugün neyi izlesek deseniz, ilk seçkim Monfils-Federer sonra da Pennetta-Muguruza olur.

 

İyi bir Pazar günü dilerim.