Böyle bir başlık atmak istemezdim ama dayanamadım. Bunca yıldır Avustralya’da izleyicilerden yakınana rastlanmamıştır. Ancak bugün Bernard Tomic ile Britanyalı Dan Evans’ın maçında bu değişti. Doğaldır vatandaşınızı desteklersiniz. Ancak bu rakibi taciz edici, iğrenç bir şekilde yapılmamalı. Sadece teniste değil tüm sporlar için geçerli bu düşüncem. Zaten dünya çapında radikalizm, kafatasçılık, müşterek bahis ve cehalet ile çirkinleşen spor dünyasında hiç olmazsa tenisi olabildiğince temiz tutmanın yararı çoktur.

Rakip servis atacak tam arkasına geçmiş garip sesler çıkarıyorsunuz… Tabelalara vuruyorsunuz… Sanki veremmiş gibi biteviye öksürüyorsunuz! Rakip basit hata yapıyor, alkışlıyorsunuz. Adam yağmurdan dolayı yerlerin ıslandığını, kaydığını şikayet ediyor… Yuhalıyor ama sonra çatıyı kapatıyorsunuz! Üstelik tuttuğunuz vatandaş yaptığı çirkinliklerden dolayı ulusal takımınızdan ihraç edilmiş… Potları tüm camiayı sarmış. Otel odasında rezalet çıkarmaktan, babasıyla olan ilişkisinden, antrenörlerine ve takım arkadaşlarına hakarete varana kadar yaptıklarıyla aldığı cezalar ayyuka çıkmış… Böyle birini aynı pespayelikle desteklemeniz densizliktir. İşin daha da üzücü yanı ise böyle birine federasyonumuz tarafından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olma teklifinin gitmiş olması!
   
Evans buraya kadar kesin turnuvanın sürprizidir. Peş peşe hem Cilic, hem Tomic’i yenmek kolay değil. Üstelik rakipleri de kötü bir günlerinde değildi.

Dünkü yazımda kadınlar fikstürüne değinmemiştim. Bugün onlara öncelik vereyim… Alınmasınlar.

WTA sıralamasındaki en iyi servislerden biri olan ve esasında çok iyi bir çift oyuncusu (Hingis’in yeni partneri) olan Amerikalı Coco Vandeweghe, zirveye dönüş çabasındaki süslü taze Kanadalı Eugenie Bouchard’ı üç sette saf dışı bıraktı. Vandeweghe eğer oyununun sürekliliğini geliştirirse bu servis ve voleyle üst sıralarda kendisine yer bulur... Tenis dünyası da taze bir nefes bulur. Şimdi karşısında dünya 1 numarası Alman Angelique Kerber çıkacak. Burada göreceğiz ABD’linin neler yapabileceğini. Bana göre Alman kolay kazanacaktır. Tenisi çok yönlü oynayabilen bir raket.

Kortta gördükçe gözümüzü gönlümüzü açan Rus Anastasia Pavlyuchenkova ise kolay lokma olmayan Ukraynalı Elina Svitolina karşısında eski günlerini andıran bir oyunla üç sette kazandı. Bu kadının özgüvenine şapka çıkartmak gerek. En kritik puanlarda bile can alıcı vuruşları gözünü kırpmadan yapabiliyor. Hiç duraksaması yok. Şimdi karşısında vatandaşı Svetlana Kuznetsova olacak. Fevkalade geçmesini beklediğim maçlardan biri. Kuznetsova gününde olmamasına rağmen kendi gibi üst sıraların yabancısı olmayan Sırp Jankovic’i (yandı gülüm keten helva derken) sabredip, fiziğinin de üstünlüğü ile 3.5 saatte (6-4, 5-7, 9-7) alt etti. Bunların galibi bence yarı finalde Kerber’in rakibi olur. 

Erkeklerde ise fikstürün ilk yarısının üst kısmı cehennem gibi. Murray, karşısında kardeşlerin daha zayıf olan Mischa Zverev’i, büyük bir olasılıkla Berdych’i geçecek olan Federer ise Nishikori’yi karşılayacakken, hemen altlarındaki Wawrinka ile Tsonga karşılarında Seppi ile Evans’ı bulacaklar! Hani kolay çamaşır demeyeceğim ama arada fark var.
 
Fikstürün ikinci yarısı ise Djokovic’in elenmesiyle tam bir karmaşa. Eğer Raonic hastalığından iyileşirse bu taraftan finalin başlıca adayı olur.

Cumartesi için izlenmesini önerdiğim maçlar: Zverev-Nadal, Thiem-Paire, Dimitrov-Gasquet. Kadınlarda ise Wozniacki-Konta ve Cibulkova-Makarova. İyi izlenceler.