Günün ilk maçında Çek Petra Kvitova, İtalyan rakibini çabuk geçti. İşin ilginç yanı, bir çift ustası olan Pennetta’nın rakibini voleye gelerek zora sokacağını düşünürken fileye yanaşmadı bile. Aksine ilk sette skoru güvene aldıktan sonra filede işi bitiren Çek raket oldu. Sonra ikinci sette Kvitova gitti yerine acemi bir tenisçi geldi. Yılların kurdu İtalyan da bu olanağı geri çevirmedi ve setleri eşitledi (64, 46). Üç sete uzamış bir maç bu denli sıkıcı olabilir mi? Yemek yapmak çok daha çekici geldi. Son sette de Kvitova bitmişleri oynayınca Pennetta 62 alarak maçı bitirdi ve yarı-finaldeki ikinci İtalyan oldu.
Sonra beklediğim esas maç sahne aldı. Azarenka-Halep. Önceki yazımda belirttiğim gibi bu Rumen oyuncunun ağır-ablaların arasında olduğunu tescil ettireceği bir maç. Yoksa “Wozniacki gibi bir istatistik olmaktan öteye gidemez” demiştim. Azarenka ise yerinin ilk 5 arasında olduğunu ve Serena’nın artık yeniden esaslı bir rakibi olduğunu betimlemeye çalışacak.  
Azarenka fiziken çok güçlü. Bu gücüyle vurduğu toplar rakibini üzerine gülle gibi geliyor. Halep ise kadın tenisinin mükemmel atletlerinden. Çok süratli. Sabırlı da. Hal böyle olunca maçın başlamasıyla birilikte Halep’in taktiğinin rakibinin oyununu bozmak ve onun zaten hassas olan moralini çökertmek üzerine kurulu olduğu anlaşıldı. İlk sette başarılı oldu. 
Giyim kuşamı, hatta davranışlarıyla beceriksizce ayrıksı ve ilginç olmaya çalışan ve bu yolda bazen iyice itici olabilen Azarenka ne yaptıysa, az hatayla ve sabırla her topa yetişen rakibini alt edemedi. İlk set 63 Halep’in oldu. 

HALEP BULUNDUĞU YERİ HAK EDİYOR
İkinci sete Belaruslu tenisci daha da agresif başladı. Artık voleye geliyor, gücünü sonuna kadar kullanıyordu. 2-0 öne geçti. Sonra 4-2 oldu. Sonra birbirlerini karşılıklı kırdılar ve setler eşitlendi (64).
Üçüncü sete müthiş bir başlangıç yaptılar. Azarenka rakibini arka çizginin iki metre ardına itmeye, öbürü de bir köşeden diğerine bıkıp usanmadan koşarak yanıt vermeye ve karşısındakini hataya zorluyordu. Maçın en uzun oyunu oldu. Sonunda Azarenka servisine tutunduğu gibi bir sonraki oyunda da rakibinin servisini de aldı ve oldu son set 2-0. Sonra Halep rakibini kırdı (1-2). Tam durumu eşitlemek üzereyken (40-15) beklenmekte olan yağmur erken geldi ve ara verildi.
Tekrar sahne alındığında Halep durumu eşitledi (2-2). Azarenka alıyor, Halep eşitliyor formatı biraz daha sürdü (3-3). Sonra aklın kaba güce karşı üstünlüğü belirginleşmeye başladı. Biri çığlık çığlığa vuruyor…Vurdukça hata yapıyor, diğeri değişik vuruşlarla sabırla geri çeviriyor. Neticede galebe çalan RUmen raket oldu ve rakibinin servisini kırarak önce 4-3 sonra da 5-3 öne geçti.  Belaruslu servisini aldı (5-4). Halep aklın güce üstün olduğunu, sabrın, süratin ve sürekliliğin yararlarını gösterdi. Bulunduğu yeri sonuna kadar hak ettiğini ve yaşının gençliği ile daha onu zirvede çok izleyeceğimizi ispatladı. Bir yanda o, diğer yanda Serena, İtalyan rakiplerini yenerek finale çıkacakları aşikardır.
Kadınlarda Azarenka, erkeklerde de Murray ağır-abla ve ağabeylerin en sevimsizleri arasında şüphesiz başrolü alırlar. Hatta denilebilir ki sevimsizlikten enerji alıyorlar! Ama yetenekleri ve oynadıkları tenisin keyfi de şüphe götürmez. 

İSVİÇRELİLER GÜLDÜ
Erkeklerde ise İsviçreliler rakiplerine hiç şans vermediler. Federer, Gasquet’yi 63,63,61, Wawrinka da Anderson’u 64,64,60’lık skorlarla antrenman yaparcasına güle oynaya geçip birbirlerine rakip oldular. Yani her durumda finalde bir İsviçreli var. 
Hoşkalın.