Çoğu tenis oyuncusu tarafından “Kızıl pislik” diye anılan Roland Garros kortları yine şenleniyor. Her ne kadar arazinin küçüklüğünden, kortlar arasındaki darlıktan ve sıkışıklıktan, kortlarda çatı olmamasından ötürü yağmur yağdığında maçların aksamasından sürekli eleştiri alıyorsa da bence tenisin en güzeline şahit olunan başlıca turnuvadır Fransa Açık. Emin olun bunca yıldır işin ağırlığını taşıyan oyunculardan pek bir şikayet duymadım. Mızmızlananlar genellikle seyirciler. Halbuki New York denilen beton tarlasıyla özdeşleşen AmerikaAçık'ta yaşanan karmaşa ve kaos’a ben Paris’i ve Roland Garros’u bin kez tercih ederim.

Bu kızıl pisliğin altında esasen bembeyaz kireçtaşı yatmaktadır. Bu kireçtaşına birkaç milimetre kalınlığında kiremit tozu serpiştirilmektedir. Kırmızı renk almasının nedeni budur. Kireçtaşının hemen altında 15 cm kadar volkanik taşlar ve altında bir metre derinlikte kum bulunur. Bunların hepsi bir beton yatağın üzerindedir. 



Geçen yıldan yüzde 10 daha fazla ödül dağıtılacak. Rakam tam olarak 39.197.000 Euro. Şampiyon oyuncular 2.2 milyon Euro kazanacaklar. Eleme turnuvasının ilk turunda bile yenilenler altışar bin Euro kazandılar. Ana-tablo ilk tur mağlupları eve 40.000 Euro götürecek.

Turnuvada bu yıl bazı yeni kural uygulamaları var. Puan aralarında oyunculara 20 yerine 25’er saniye süre verilecek ve bu süre bir saat vasıtasıyla denetlenecek.
Kura atışı son oyuncunun sandalyesine erişmesinden itibaren bir dakika içinde bitirilecek. Isınma beş dakika ile sınırlandırılacak. Isınma bitiminden itibaren bir dakika içinde maç başlayacak.
Gençler kategorisinde servis fileye çarpıp 'let' olursa maç devam edecek. Yani servis baştan atılmayacak.

Anlayacağınız ITF denilen Uluslaraarası Tenis Federasyonu, ATP ve WTA yetkilileri zamanlarını böyle boş, yersiz ve hiçbir amaca yararlı olmayacak adımlar atıyor. Düşünün ki ağır toprak kortta oyuncular bir puanda 20 hatta 30 vuruş yaptıktan sonra 25 saniye içerisinde servis atmaya zorlanıyorlar. Buna afedersiniz tam sokak lisanıyla “ÇÜŞ” derler. Tenisi canlandıracak, rekabeti körükleyecek insani uygulamalar yerine birkaç medya şirketinin kaprisleri doğrultusunda tüm camiayı robotlaştırarak bu güzelim sporun sonunu hazırlıyorlar.

Baksanıza doğum yaptığından dolayı bir yıldır tenis oynamayan Serena Williams’a fikstürde bir seri-başını bile çok gördüler. Roger Federer’e geçtiğimiz hafta sordular “Sizce teniste ‘Tüm zamanların en büyüğü’ kimdir” diye. Adam “Şüphesiz Serena Williams” dedi. İşte bu kadına seri-başı olmayı çok görenler sonra tenisin geleceği ile ilgili kararlar alıyorlar! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu… Utanmazlar.