Paris’te inanılmaz bir kaos ortamından çıkıp artık tenisin esasına doğru gidiyoruz. Bu yıl Roland Garros’ta inanılmazları yaşadık… Belki de daha yaşayacağız. Bilhassa son maçları izlerken korta yeni aşılanan genç yüzlerin ve onların getirdiği o fevkalade dinamizmin artık yeknesaklığından bunaldığımız (başta kadınlar olmak üzere) tenisin o eski çekiciliğini geri getirdiğini bizlere müjdeliyor.  Ohh! Umarım bu gençlerin yükselişi sürekli olur.

Muguruza adeta alacağı maçı verdi. Sharapova’nın en zayıf yanı olarak forehand’ini bellemesi (onun öne doğru koşmakta zorlandığını ve teniste drop-shot diye bir vuruşu unutması) ve adeta başka hiçbir yere vurmaması belki de maçın Rus raket lehine dönmesine neden oldu. Ama Sharapova’nın da hırsına şapka çıkarmak lazım.

Bir başka 20’lik Kanadalı Bouchard ise yılların kurdu İspanyol Suarez Navarro’yu geçerek peşpeşe ikinci grand-slam turnuvasında yarı finale çıkmış oldu. Kızcağız bu genç yaşta kendisiyle çok barışık ve özgüveniyle göz dolduruyor. Sharapova'nın karşısında ciddi bir rakip olacaktır. Ama gönlüm ne kadar istemese de Rus’un kazanacağını düşünüyorum.

Erkeklerde 23 yaşındaki Kanadalı Miloş Raonic ile kadınlardaki Petkovic’in (aşağıda) özgeçmişleri adeta birbirlerini andırıyor. Raonic Sırbistan-Karadağ kökenli. Podgorica doğumlu. 3 yaşında ailecek Kanada’ya göçmüş. Bir başka Sırp, Djokovic karşısında dayanmak istedi ama karşısında ödünsüz bir disiplin ve sabır örneği var. Yeteneği zaten tartışılmaz. Skor çekşmeli gözükse de Djokovic’in zorlandığını söyleyemeyiz (7-5, 7-6, 6-4).

Hafta başından bu yana kariyerinin en başarılı grand-slam turnuvasını oynayan Latvia’lı Gulbis’in bir yerde gelip tıkanacağını düşünenlerden biri de benim. Her ne kadar karşısındaki Berdych erkekler camiasının en renksiz atletlerinden biriyse de onun sürekliliğinin ve tecrübesinin üstün geleceğini sanıyordum. Yanılmışım. Gulbis 63, 62 ve 64’lük net bir skorla adamı paketleyip Roland Garros dışına bıraktı. Gulbis Djokovic ile yarı-final oynayacak. Asabi ve konsantrasyonu anlık bozulabilen Gulbis’in tam ters karakterdeki dünya ikincisi karşısında işi çok ama çok zor.

Bugün (Çarşamba) İtalyan Errani ile yarı finale kalmak için mücadele edecek Bosna-Hersek doğumlu Alman vatandaşı Andrea Petkovic tenis camiasında ilginç kişiliklerden biri. Cehaletin epey baskın olduğu bu camiada Goethe, Flaubert ve Oscar Wilde okuyan, klasik müzik seven biri. Che Guevera hayranı. Müze gezmek hobileri arasında! Sempatik İtalyan ile ilginç bir kaşılaşma olacağına inanıyorum.

Diğer tarafta ise Amerika Açık ve bir sürü turnuva şampiyonluklarına ilaveten, ailecek değişik dallarda olimpik dereceleri olan 29’luk, çok tecrübeli Rus Kuznetsova diğer bir genç (23) Romen Halep karşısında. Rus’un tecrübesiyle kazanacağını düşünüyorum. İster misiniz finalde iki Rus karşılaşsın! Birbirlerinden pek hoşlandıklarını sanmıyorum!