Hani bulunsun diye yazıyorum ve de maalesef izlemek zorunda kalıyorum ama kadın tenisi hakikaten zevk vermiyor. Allahtan fikstürde en komple tenisi oynayan oyuncuların ikisinin finalde kapışması epey olası. Li Na ve Radwanska.

Çinli Li Na Cibulkova karşısında Melbourne (Avustralya)’da kolay kazanmıştı (76, 60). Üstelik karşı karşıya olan skorda da Çinli’nin çok bariz bir üstünlüğü vardı (6-0). Ancak Na Li her ne kadar Slovak Cibulkova’nın  akut bir konsantrasyon problemi olduğunu bilse de onun formdayken en olmadık favoriyi de saf dışı bırakabileceğinin bilincindeydi. Dolayısıyla tüm maç boyu işler (bilhassa ikinci setin başında) kötü giderken bile o engin disiplinini yitirmedi.  İlk setin sonuna (6-3) doğru zaten maçın böyle gitmeyeceği ve  Slovak yıldızın geri geleceği belli olmuştu. İknci set göz açıp kapayana kadar 5-1 oldu. Çinli biraz daha zorladı ama set Cibulkova’ya gitti ve maç eşitlendi. Hatta son sette Slovak ileri bile geçti ama 3-3 eşitendikten sonra Li çok ağır bastı (63, 46, 63).

İtalyan Pennetta ile ABD’nin en kuvvetli umudu Stephens diğer yarı-finalist olmak için kapıştı. Bu maç da üç sette bitmesine rağmen kalite olarak diğerinin bile altındaydı. Üstelik zaman zaman kum fırtınasına dönen feci bir rüzgar buna tuz biber ekti. Stephens çok güçlenmiş. Ancak tenis zekası neredeyse hiç yok. En acemi raketin bile yapmayacağı hataları yapıyor. Öbür türlü böyle büyük bir turnuvanın çeyrek-finaline kadar yükseleceksin. Üstelik son sette 4-0 öne geçeceksin ve sonrasında maçı vereceksin. Sık rastlanılan bir olgu değil bu. Ancak palazlanacak ve ilk 3’ün başlıca adaylarından biri olacak ve çökmüş ABD tenisine yeni bir ivme kazandıracaktır (inşallah!).

Yarı finalde, yükselen İtalyan tenisinin yaşlı mensuplarından olan 32’lik Pennetta bence Li Na için pek kolay bir rakip olmayacaktır. Topu oyunda pek iyi tutuyor. Üstelik aralarındaki rekabette durum 3-0 İtalyanın lehine. Diğer yanda ise Romen Halep ile Polonyalı Radwanska da çekişmeye aday. Onların aralarındaki skorda ise 3-2 Polonyalı önde.

Bu turnuvada en büyük sürpriz kim derseniz epey mütevazi bir soru sordunuz derim. Zira doğrusu “bu turnuvada kim mucizeler yarattı” olacaktır. Yanıtı da tek kelimeyle Ukraynalı Dolgopolov’dur. Sıralaması 31 olan bir raketin böyle bir turnuvada gelip seri-başı 3 raketi birden eleyerek yarı-finale çıkması çok nadirdir. Üstelik rakipler de Nadal (1), Fognini (14) ve Raonic (11). Pes ! Gerçi ona belki de haksızlık ediyorum. Zira zamanında 13. Sıraya kadar gelmiş biri ve sadece 25 yaşında. Üstelik iyi bir yıl yaşıyor. Birkaç hafta önce Rio’da Nadal ile final oynadı. Raonic ise onun karşısında servisleri tutmadığı için pek varlık gösteremedi. İşin ilginç yanı servisleri o derece tutmadı ki yaptığı çift-hatalar attığı “ace”lerden fazlaydı.

Şimdi Ukraynalı, haşmetmeapları ile oynayacak. Bence onun koşusu burada sona erer. Federer ona taviz vermeyecek kadar tecrübeli ve diğer rakiplerinden daha komple bir sporcu. Anderson’un onu zorlayacağını düşünmüştüm ama ilk sette durum 5-5 iken giriştikleri o inanılmaz mücadeleyi yitirdikten sonra adeta yıkıldı ve koptu. İş çabuk bitti (75, 61).

Djokovic ise sessiz sedasız geldiği çeyrek finalde Fransız Bennetau’yu epey kolay geçecektir. Galiba bir Djokovic-Federer finaline doğru gidiyoruz. Zira fikstürün üst tarafından gelebilecek ne İsner ne de Gulbis Djokovic’i geçemeyecektir. Çok da güzel olacaktır. Zira birkaç hafta önce Dubai’de İsviçreli bir set geriden gelip kupaya uzanmıştı.

İsviçreliler (Federer & Wawrinka) bugün çiftlerde iki numaralı seri başları olan Peya/Soares ile finale kalmak için mücadele verecekler. Peya ile Soares çiftler kategorisinin en iyilerinden. Bryan kardeşler ise onları finalde bekliyor.  Sağlıcakla kalınız.