Wimbledon "Tenisin Mekkesi" olarak anılır. Çim kortların şahıdır. Ancak çim kortta oynamak diğer kortlardan zordur. Neyse ki oyunculardan ve başta yayıncı kuruluşlar olmak üzere çeşitli sponsorlardan gelen baskılar sonucu kortlar çimlerin üzerinde yapılan çeşitli deneylerden sonra artık eskisi kadar süratli değil. Kullanılan çim artık 8 mm yüksekliğinde %100 İtalyan kökenli yem-bitkisidir (ryegrass). Topu daha kavradığı için yavaşlatır.

- Çim kortların sezonu çok kısadır. 2-3 haftadan/turnuvadan ibarettir. Adeta salt Wimbledon olduğu için vardır bu sezon. İngilizlere mahsus olan bu antikalıklardan biri olarak da algılayabileceğimiz bu sorunu aşmak için seneye hem erkek hem kadınlarda çim sezonu birer hafta arttırılıyor. Sürenin kısalığından dolayı çim kortta başarı için bu zeminde oynamayı sevmek önemlidir. Örneğin bir çim kort sevdalısı olan Roger Federer’in Wimbledon’daki geçmişi hem Nadal, hem de Djokovic’ten üstündür. Zaten Nadal ile Djokovic’in buraya aynı sevdayla baktığını söylemek zordur. Neden mi?

- Çimde çabuk sonuç alınır… Puanlar kısadır. Top pek yükseğe kalkmaz (Nadal'ın en büyük silahlarından biri etkisiz kılınıyor). drop-shotlar ise yeşilliğe değer değmez ölür. 

- Burada çok atik olmak lazımdır. Nasıl hareket etmeniz gerektiğine anlık karar vermek gerekir. Wimbledon öncesi alışma turnuvalarından “Queen’s” ve “Halle” oynanırken çime uyum sağlayamayan çoğu tenisçinin tökezlendiklerini hatta düştüklerini gözlemledik.

- Kesinlikle oyununuzu rakibinize kabul ettirmeniz gerekiyor. Burada rakibin hata yapmasını beklemek kendinize feci bir son hazırlamanız demektir.

- Tüm kışı sert zeminde geçirdikten sonra toprağa ; Toprakta 3 ay cebelleştikten sonra 1-2 hafta için çime ve sonra da aylarca bir süre için tekrar sert zemine transfer vücutta epey sakatlık yaratabiliyor. Bu nedenle sporcuların kendilerini bu değişikliklere hazırlaması önemli. Hele çim sezonuna giriş-çıkış çok kısa süreli ve ani olduğu için burası bilhassa  hazırlık gerektiriyor. Bir çok raket gençliğine ya da fiziğine güvenip bu eşiği pas geçiyor ve kariyerini tehlikeye atıyor.

- Dün başlayan turnuva erkeklerde kayda değer bir sürpriz yaşatmadı. Ağır-abiler adeta antrenman yaparken sadece Nadal hafifçe tekledi! Kadınlarda ise yaprak dökümü daha ilk turda başladı… Muguruza, Errani, Stosur, Kuznetsova ve ABD’nin büyük ümidi Stephens elendi.

Bizleri ilgilendiren bir maçta ulusal raketimiz Marsel İlhan’ın iyi bir kura çekerek (kendisi gibi eleme turlarındaki üç maçını da kazanarak ana tabloya çıkmayı başaran) ABD’li Denis Kudla arasındaydı. 27 yaşına gelmiş, 2006 yılından beri profesyonel tenis oynayan ve kariyerinde 70’lere kadar yükselebilmiş (şimdilerde 151) bir oyuncunun tüm vuruşlarını geliştirememiş olmasını insan anlayamıyor. Marsel, hani neredeyse, antrenörsüz geçirdiği yıllara şimdi eminim üzülüyordur! 

Forehand’i tabanca gibi, backhand dökülüyor, servisi iyi, volesi görülemiyor (zira file fobisi var galiba!)... Kazanacağı puanları bitiremiyor. İnanılmaz bir özgüven eksikliği içerisinde. Rakibini neredeyse tribünlere çıkaracak çapraz forehand’lerle perişan ederken, damdan düşercesine maçtaki yegane drop-shot’u yapmayı deneyip (beceremeyip) fileye takıyor! Üstelik kritik bir puanda. 

Yazık ki ne yazık. Dökülen ABD tenisinin üçüncü sınıf bir raketi Wimbledon’da kolay kolay karşınıza gelmez.