İspanya’nın başkenti Madrid’in nisbeten ıssız banliyölerinden birinde gerçekten büyülü bir ev gibi yükselen “Casa Magica” adlı spor ve etkinlik merkezi son yılların en büyük şokuna ev sahipliği yaptı. Söz konusu şoku yaşatan birkaç gün önce 19 yaşına basan bir İspanyol tenisçiydi. Bu olay o denli beklenmezdi ki sadece spor camiasında değil, evrensel bir kıyamet koptu!

Carlos Alcaraz Garfia’nın müthiş bir yetenek olduğunu iki yıldır yazıyorum. Ama bu denli süratle yükseleceğini açıkcası tahmin etmemiştim.  Tenis Dünyasının yaşayan iki efsanesine, Rafael Nadal ve Novak Djokovic’e  peşpeşe Mutua Madrid Açık'ı dar etti. Benim için bu ikisi (Federer’in olmadığı bir ortamda) tenis dünyasının gerçek şampiyonları ve 1 numaralarıdır. Çeşitli nedenlerle arada bir değişiklikler doğal olarak olacaktır tabi ki. Ama sürekliliğin önemini kalın puntolarla vurgulayan benim gibiler için bu durumun değişeceğini hiç sanmıyorum. 

İşte bu genç “Büyülü Ev”de adeta büyü yaptı. Dünyanın “1 numaralarını” peşpeşe iki gün içerisinde saf dışı bıraktı. Hem de ne bırakmak…Üçerbuçuk saat süren üç setlik maçlarla. Zaten asabi mizaçlı olan Djokovic, yarı-final maçının sonuna doğru bir ara hırsından “Freddy Krueger”a benziyordu !* 
Bir gün öncesinde ise Rafa Nadal sahadan boynu bükük çıkarken kendi locasına öyle bir bakış attı ki altında “Yapacak bir şey yok” yatıyordu. Nadal evvelsi gün Alcaraz karşısına çıkana kadar kendi vatandaşlarıyla oynadığı 159 maçta 138 yengi almış ve sadece 21 kez kaybetmiş. Genç rakibiyle bir yıl önce yine Mutua’da karşılaştıklarında maç bir saat civarında 6-1, 6-2 'Toprağın Kralı' lehine sonuçlanmış.

Alcaraz’ın finaldeki rakibi ise gerek özel ve gerek spor yaşamında çeşitli sorunlar yaşayan Rus kökenli Alman Zverev oldu. İki metreye dayanmış boyuna rağmen fevkalade atletik bir yapıya sahip bu raket yarı-finalde, iki hafta önce Monte Carlo’da yenildiği, komşunun çocuğu Tsitsipas’dan rövanşı aldı. 

Davranışlarını bırakın giysilerine kadar bir türlü benimseyemediğim Zverev’i bu final maçında favori görüyorum. İspanyol raket çok zorlu iki maçtan sonra bu kez karşısında öncekilerine nazaran daha dinç, genç ve yaşadığı sorunları bir nebze olsun aşmak isteyen, başarıya susamış bir rakip bulacak. Şimdiye kadar iki kez oynamışlar…İkisini de Zverev kazanmış. İşi çok zor. Ama tenis bu herşey olabilir. Üstelik İspanyol yorgun olduğu kadar imkânsızı da gerçekleştirmeye bayılıyor. Düşünün ki bu çocuk bir haftanın içinde dünya 1 ve 4 numaralarını yendi. Zverev de dünya 3 numarası. Onu da yenerse bir haftada dünya 1, 3 ve 4 numaralarını yenmiş olacak. Olacak şey değil! 
Alcaraz bir süre önce büyükbabasına şampiyon olmak için ne gerektiğini sorduğunda aldığı yanıt “Head, heart & cohones” olmuş. Yani “beyin, yürek ve yumurtalık”!  İster şampiyon olsun ya da olmasın Alcaraz dedesinin başarıya ulaşmak için gerekli gördüğü uzuvlara fazlasıyla sahip.   

Kadınlarda ise epey bir süredir yüzüp yüzüp bir türlü karşı kıyıya çıkamayan Tunuslu Ons Jabeur şampiyon oldu. Büyük bir turnuvadaki bu ilk başarısından sonra bu sempatik hanım hem WTA hem ATP tarihindeki en başarılı Arap tenisçisi ünvanını da kariyerine eklemiş oldu. Anneler Gününde Jabeur’un annesinin hakkını verelim. Alt-orta gelir seviyesinde bir anne olmakla birlikte kızının bir şampiyon olarak ortaya çıkmasındaki başlıca rol onun. Olağanüstü fedakârlıklar yaptığı ifade ediliyor. Tüm annelerle birlikte onu da kutluyoruz.

HamişBu yazı Cumartesi gecesi yazılmıştır. Ancak Alcaraz olmazı gerçekleştirdi. Zverev’i bir saat içerisinde resmen yok etti (6-3, 6-1). 
Hoşkalın.

* Elm Sokağı Kâbusu”