Profesyonel teniste karşınızda bir rakip düşünün ki boyu iki metreye yakın. Adamın kolu kalktığında, raketinin boyu ve sıçramasıyla birlikte bu uzunluk 3.5 metre civarında. Üstelik adamın attığı servisin hızı ortalama 207 km. Daha da önemlisi bu adam bu servisi tüm maç boyu atabiliyor. Dolayısıyla bunu çevirebilmek her babayiğidin harcı değildir.

Novak Djokovic bilhassa Sırp oluşu ya da fiziği ile çoğunuza sempatik gelmeyebilir. Onu sevmeyebilirsiniz. Ancak bu adamın hakikaten üstün bir tenisçi olduğunu görmezden gelemezsiniz. Tenisi sansasyonel olmayabilir. Şu ya da bu vuruşu çok üstün demeyebilirsiniz. Ama fevkalâde komple bir oyunu olduğunu da inkâr edemezsiniz. Komple oyun derken bunun içine konsantrasyonunu, oyunu ve sahayı kavramasını dahil ediyorum. 

İşte turnuvanın başından bu yana sadece bir kez kendi servisini yitiren bu Djokovic dün Kanadalı Raonic karşısında bu üstünlüğünü bariz bir şekilde ortaya koydu. Sükûnet içerisinde rakibini kırdığında fazla da üzerine gitmedi. Sadece kendi servisini aldı ve üç sette işi bitirdi. 

Şimdi karşısında geçen yılın şampiyonu Stan Wawrinka var. O da dün Kei Nishikori gibi gençler arasında en sürekliliği olan bir rakibi, hafta boyu gittikçe yükselttiği oyunu ile set vermeden yendi. Wawrinka’nın Djokovic’i yenebilmesi için daha atak oynaması ve rakibini bozması gerekiyor. Yoksa bu Djokovic’i bu formuyla burada kimse alt edemez. 

Benim gönlüm bir Djokovic – Berdych finaline meylederken, mantığım Djokovic – Murray diyor. Hem mantığım hem gönlüm Djokovic’in şampiyonluğunu çığırıyor… Ama tenistir bu ne mantık tanır, ne gönül!

Kadınlarda ise jenerasyon (kuşak-nesil) çarpışması sürüyor. Değişen sadece kardeşler! 34 yaşındaki Venus Williams bir gün önceki oyununu aramaya başlayınca 19 yaşındaki vatandaşı Madison Keys’e yenildi ve işi sonuçlandırmayı 33 yaşındaki kızkardeşi Serena’ya bıraktı. 

Kadınlarda da gönlüm Sharapova ya da Keys derken mantığım katı bir şekilde Serena diyor. 

Hoşkalın, sağlıcakla kalın.