Tenis oynayan herkes bilir ki bu sporda kendinizden başka hesap göreceğiniz kimse yoktur. O korta girdiğiniz andan itibaren sap gibi yalnızsınızdır. O korta girip, bir kızgınlık anında istemsizce topu sağa sola atmadım diyen biri varsa yalancının en büyüğüdür. Bunu bilinçli olarak vurarak yapan olursa ona da manyak denir, kendinizi sakınırsınız.

Pandemi sonrasında bu dünyada hiçbir şey aynı olmayacak dendi. Teniste bunun gerçekleştiğinin pek az kişi farkında. Şu anda oynanan “ABD Açık”ta bir devrim gerçekleşiyor. Yeni bir kuşak tüm haşmeti ve eşsiz gücüyle geliyor. Ama dünyamız maalesef kafasını magazin ve sansasyondan kaldıramıyor.  Djokovic’in sahadan atılması her gerçeği ikinci plana attı. 
Ancak derseniz ki bu gençlerin hangi maçını nefesini tutarak izledin? Zevkli olanı vardı. Ama bu sorunun esas yanıtı HİÇBİRİDİR! Zira bu gençlerin arasında tek bir show-man yok! Thiem, Zverev, Coric, Berettini, Medvedev, Rublev, Tsitsipas…Bunları Federer, Fognini, Monfils, Wawrinka ve hatta Kyrgios ile karşılaştırsanıza. Hangilerini daha bir hoşnutlukla, zevkle izlersiniz? Yahu bu gençlerin çoğu voleyle dargın, drop-shot ise bilmiyorlar. Attıkları kısa topa tribünden iner yetişirsiniz! 

Djokovic olayına karışanlar arasında bir tane bile görevini yapmayan yoktu. Orta hakem maçı durdurup baş-hakemi çağırarak görevini yaptı. Novak kadına ilk yardıma koşanlardan biri oldu ve sonuna kadar sükûnetini muhafaza ederek, sahayı tevekkülle terk etti. 

Başhakem kurallar ne diyorsa noktası virgülüne kadar yerine getirdi (olaya şahit olmadığı için tv’den tekrarını izlemedi! Evet maalesef teniste disipliner olaylarda TV’den yararlanmak yok. Halbuki daha ilk turlarda bile hakem hatalarını tv’den izlemek zorundalar!). Aynı baş-hakem kararın ardından verdiği beyanatta “olayın istemli olup olmamasının önemi olmadığını, sonuçta kızgınlık sonucu vurulan bir topla bir yaralanmaya neden olunduğunu” ortaya koymuştur.

Bence burada insani bir hata vardır ve bu hata bu kurallar taa başta konurken yapılmıştır. Tenis bir oyundur. Bu oyunu insanlar oynar. Hata ise kula mahsustur. Oyunlar hatalarla kazanılır yitirilir. Yanlışlıkla yapıldığını herkesin gördüğü bir hatada bu denli herkesi kaybettiren bir karar verilmemesi gerekirdi diye düşünüyorum. Djokovic kaybetti, organizasyon kaybetti, oyuncular kaybetti, tenis dünyası kaybetti, sponsorlar kaybetti. Daha ne olsun! Kim kazandı? Kurallar, disiplin, katılık. Yahu burası askeri garnizon mu?
Bu kararların ardında Djokovic’in ATP’den istifa ederek bir oyuncular sendikası kurmaya gitmesinin rolü olmasın. Ne de olsa bu girişime başta ATP, WTA, ITF ve 4 büyük grand-slam turnuvası ile ağır-abilerin çoğu karşı çıkmıştı. Bu girişimin peşinde oldukları arasında grand-slam turnuvalarında organizasyonların elde ettiği devasa kârdan oyunculara daha fazla pay alınması yatmamakta mıdır! 

Amerika Açık'ta 74 çizgi hakemi var. Bu normalden az. Salgın nedeniyle kapalı kortlarda çizgi-hakemi yerine “şahin-göz” kullanılıyor. Bu çizgi-hakemleri saatte 2 dolar maaş alıyorlar. Djokovic ise 17 yıldır  teniste 150 milyon dolarlık bir servet edinmiştir. Bu yılda neredeyse 9 milyon dolara yakındır. Hani bu gerçek de aklınızın bir kenarında olsun. Bir süre sonra bu çizgi-hakeminin tazminat aldığını okursanız hiç şaşmayın. Amerika burası!

Bazı bazı şeytanın avukatlığını yapmak insanı doğru karara vardırır!

Ben şahsen Djokovic’i sevmem. Antipatik bulurum. Maçtan sonra yaptığı kalpten çıkan sevgi gösterisini yapmacık bulurum. Geçmiş hatalarından ders almadığını düşünürüm. Ancak bu onun bir tenisçi olarak fevkaladeliğini ve dünya sporuna olan umman katkısını örtmez. Zaten McEnroe’nun dediği gibi “Bu olaydan sonra ağzıyla kuş tutsa kötü adam rolünden kendisini kurtaramaz” .

Bu olayda hem Novak hem başhakem Tanrıya dua etsin ki izleyiciler yoktu. Yoksa biri yaptığı hareketin diğeri de aldığı karardan dolayı yaşamlarında görmedikleri kadar yuhalanarak sahadan dar kaçarlardı.
     
Olayın mizahi yanının sahibi  ise Djokovic’i hiç sevmeyen tenis dünyasının aykırı çocuğu Kyrgios idi : “Böyle bir hareketi ben yapsaydım herhalde müebbet verirlerdi” dedi.

Hoş ve esen kalın.

*Hamiş.: Konuyla ilgilenenler yeni çıkan Tenis Dünyası Dergisinde yazmış olduğum kapsamlı bir yazı bulacaklardır.