Yılın son grand-slam turnuvası olan Amerika Açık sona erdi. Erkeklerde Hırvat Marin Cilic, Japon Kei Nishikori’yi yenerek şampiyon oldu. Yazımın başlığı zaten Hırvatça "Kutlarım” demek.
 
Bu sonuç turnuva başladığından bu yana yaptığım en yanlış tahmin oldu. Ne kazananı bilebildim, ne de maçın kısalığını (114”). Yegâne doğru çıkan tahminim bu maçın volesiz geçeceği idi. Tüm maçta fileye gelme adedi ancak 19’u bulabilmiş ki bunların çoğu da garantili voleler! Geri oyunu da yine tahminlerimin aksine sıkıcı olmadı zira Cilic’in tüm vuruşları agresif ve puana yönelikti. Japon ona yanıt vermeye çalıştı ama sanki farklı liglerdeydiler! Çok vuruşlu mücadele de fazla olmadı. Japon Nishikori, tüm uğraşısına rağmen Hırvat tenisçinin ne servislerine yanıt verebildi ne de forehand’lerine. Üç sette (63, 63, 63) gitti. Son üç maçında 16 saatin üstünde kortta kalan Japon hani neredeyse gücünün sınırlarını zorluyordu. Bacaklar önceki maçın performansından uzaktı.
 
Cilic geçtiğimiz yıl esas ilacı bittiği için annesinin eczaneden edindiği eşdeğer bir glükoz hapını kullanmıştı. Ancak bu ilacın içeriğinde Uluslararası Tenis Federasyonu (ITF) tarafınca yasaklı görülen bir madde vardı. Önce iki yıl olarak saptanan ceza, yapılan itirazlar ve çıkan tepkilerle önce dokuz, bilahare de dört aya indirildi. Cilic bu evrede önce yılların şampiyonu Ivanisevic’le antrenör olarak anlaştı… Onunla dur durak bilmeden çalıştı. Kuvvetli ama etkili olmayan servisini geliştirdi. Sürekli rakiplerine uygulayacağı taktiklerle uğraşan talebesine hocası “Taktiği bırak, agresif ol, bırak onlar sana nasıl taktik uygulayacaklarıyla uğraşsınlar” öğüdünü verdi! Gördüğünüz gibi kısa bir sürede de başarılı oldular.
 
New York bir çok sporcuyu tüketen uygunsuz hava şartlarıyla birlikte bu yıl çok ilginç skorlara şahitlik yaptı. Şimdi önümüzde iki merak konusu var. Bakalım bu ilginç skorların sahipleri Arjantinli Gaston Gaudio ya da Hollandalı Richard Krajicek gibi tek turnuvalık finalistler/şampiyonlar olarak mı anılacaklar yoksa süreklilik arzedip Laver, Borg, Agassi ya da Federer gibi “efsane” olarak mı tenis tarihine geçecekler ?
 
Bu turnuvadaki sürprizler birçok genç rakete umut ışığı olacaktır. “Onlar yaptıysa biz neden yapamayalım” diyecekler ve karşılaştıkları tüm ağır-abilere artık bir tehlike olacaklardır. Tenise yeni bir enerji aşılandığı kesindir. Ancak umarım bu enerji, “beyaz spor” diye anılan tenisin asaletini ve üstün niteliklerini kaba-güç yönünde köreltmez. Bütün renkler kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler! Hoşkalın.
 
Hamiş: Eurosport’a nice teşekkürler. Gecesini sabaha katan spikerler başta tüm emeği geçenlere teşekkürler.