Bir tenis organizasyonun yaşamsal damarlarından biri top toplayıcılardır. Onlarsız başarılı bir turnuva olamaz. Bunlar BBG olarak adlandırılır (Ballboys and Girls). Bazı yerlerde ise “ball-persons” denir. Her medeni ülkede bu çocuklar el üzerinde tutulur. Genellikle okul ya da tenis akademisi talebelerinden seçilirler. Sadece “Mutua Madrid Open”da turnuva sahibi “Drakula” lakaplı unutulmaz  tenisci ve şimdilerde Forbes Dergisi tarafından dünyanın en varsıl 100 adamından biri olarak seçilen Romen İon Triac değişik bir uygulamaya imza atarak BBG’leri manken genç kadınlardan seçti.

Bizim ülkemizde top-toplayıcılık nedense hor görülür. Kıymetleri kendilerinden menkul bazı ebeveynler sadrazamdan düşme(!) olduklarını sandıklarından, çocuklarının top toplayıcılık yapmasını istemez, aşağılayıcı bulurlar. Sahte sağlık raporuyla çocuklarını organizasyondan kaçıracak kadar pespayeleri vardır. Buyrun bakın idare şekli “monarşi” olan Birleşik Krallık’ta, “Tenisin Mekke”sinde yani Wimbledon’da neler uygulanıyor.

Wimbledon’da 13 gün süresince 250 civarında top toplayıcı kullanılıyor. 1947’den 1969 yılına kadar bu kızlar ve oğlanlar sadece yardıma muhtaç çocuklara eğitim veren okulların 9 ve 10. sınıf talebelerinden oluşuyordu. Bugün ise genellikle civar okulların talebeleri tercih ediliyor. Okul hocalarının önerdiği çocuklar tenis ve kuralları üzerine yazılı sonra da fiziki ön-sınavlara giriyorlar.

Bunları geçen 600 çocuk Şubat’tan turnuva başlayana değin atiklik, özgüven ve uyumluluk gerektiren nihai seçimlere tâbi oluyorlar. Ortalama 15 yaşlarındaki bu çocuklar en fazla iki yıl çalışabiliyor. Mesai, 1 saat çalışıp 1 saat dinlenme esası üzerine kurulu. 2 filede, 4 köşelerde toplam altışar kişilik ekipler oluşturuluyor. Tüm kortlarda aynı idarî standardı korumak için bu ekiplerin hiç biri hangi maça gireceklerini son dakikaya kadar bilemiyorlar. Bu çocukların iki hafta sonunda aldıkları ücret 400 ila 600TL arasında. BBG olarak buraya seçilmek onlar bir yana, aileleri ve okulları için de fevkalade bir onur vesilesi. Ayrıca mezuniyetlerinde özgeçmişlerine kaydediliyor. Biraz farklı değil mi? Onlarınkiler de ana ve baba olarak adlandırılıyor!

BBG’ler başta olmak üzere tüm hakemler ve görevliler 2005’e kadar hep koyu yeşil giyiyorlardı. 2006’dan itibaren ise lacivert ile krem karışımı, ünüformayı andıran giysiler benimsendi. Bilhassa hakemlerin üzerinde bir saray teşrifatçısını andıran ve spor sahasındaki adama kravat taktıran bu garabetliğin tasarımını ihaleyle 2015 yılına değin kazanan ise bilin bakalım kim? İnanmayacaksınız ama Ralph Lauren yani “Polo”!

Wimbledon’un geleneksel renkleri koyu yeşil ve mor iken oyuncuların beyaz ağırlıklı giyinme zorunluğu vardır!  Beyazın hangi renklerle kombine edilebileceğine ve hangi oranda kulanılabileceğine dair sayfalar dolusu bir kurallar silsilesi bile oluşturulmuştur. İşte bu İngilizler bu yıl geleneksel antikalıklarını biraz daha “onulmaz” hale getirerek kadın teniscilerin sutyenlerinin rengine bile karıştılar!

Bu arada Onbir ayın sultanı hoş gelsin, hoş gitsin inşallah. İyi haftasonları dilerim.