Yılın ilk grand slam turnuvası sonuçlandı. Sürprizler birbirini izlerken sanki erkeklerdekiler daha anlayışla karşılandı. Ama kadınlardakiler inanılmazdı. Tatsız sürprizlere kalkışanlar da oldu. Kıymetleri kendilerinden menkul bazı kurumların eşdeğer sıfatlı yöneticileri, kendi koltuklarını sağlamlaştırmak adına durduk yerde bulanık suda balık avlamaya kalktılar. Şike-Müşterek Bahis! Onlara en güzel yanıtı başta Murray ve Federer olmak üzere oyuncular verdi: Kısaca “Müşterek-Bahis Şirketlerini sponsor alıp sonra şikeden bahsetmek abestir” dediler.

 

Bence bu turnuvaya damgasını vuran başta Kerber sonra Konta oldu. Onları izleyen ise, bilhassa kadınlarda başta Çinliler olmak üzere Uzakdoğulu raketlerdi. Evet Çinliler oluk oluk geliyorlar. Dikkat edin her turnuvada, Li Na’nın açtığı yoldan, bir başka raket çıkıyor. Biraz daha tecrübe ve özgüven edindiklerinde tenis dünyası allak bullak olacaktır.

 

Serena Williams’ın kupayı kaldıracağından herkes çok emindi. Ben ona Azarenka’nın çelme takacağını düşünürken Kerber hepimizi fena halde yanılttı. Önce Azarenka’yı, sonra Konta’yı ve sonuçta da Williams’ı üstün bir oyunla yenerek şampiyonluğa ulaştı. Serena’nın maç bitimiyle birlikte rakibine olan yaklaşımı ve kürsüdeki konuşması ise herhalde çoğumuzun gözünü yaşartmıştır.

 

Serena Williams, Azarenka, Murray hatta Djokovic gibi raketler maalesef toplumca itici karşılanıyorlar. Antipatik bulunuyorlar. Çoğumuz bu hataya düşüyor ve onları yaptıkları işle değil, fizikleri, giyinişleri, seçkileri ve davranışlarıyla değerlendiriyoruz. Açıkcası onlar da bazen böyle düşünmemiz için çanak tutuyorlar! Tavuk ve yumurta ikilemi mi bu acaba… Ne dersiniz?

 

Macar mı, Avustralyalı mı yoksa İngiliz mi! Tam tamına nereli olduğunu zamanla çözeceğimiz Johanna Konta ise tenisi seven çoğumuza adeta bir temiz soluk gibi geldi. Tenisin her türünü oynayabilecek yetenekte bir görüntü veren bu genç hanım söylenildiğine göre çok aklı başında, olgun ve mütevazi. Umarız bu vasıflarla kariyeri sürekli olur. Diğer genç hanımlar gibi bir görünüp sonra kaybolmaz. 

 

Erkeklerde ise Djokovic, gençlik günlerinde çiftlerde partnerlik yaptığı Murray önünde, beklenildiği gibi kupayı kaldırdı. Tüm maç boyu tutumunu hiç bozmadı. 2013 yılında ona bu davranış tarzına nasıl eriştiği sorulduğunda bakın ne yanıt vermiş : “Benim çok canlı bir yapım var. Önüme çıkarılan her engelden beslenmeye çalışır, onları aşarak nasıl kendimi geliştirebileceğimi düşünürüm. Bunu yaparken de en önem verdiğim duygusal dengemdir.” Dahası var mı?

 

Evet, Sırp raket böyle düşünürken Andy Murray buradaki beşinci finalinden de hüsranla ayrıldı. Üstelik az kalsın setlerin birinde yine “halka yiyordu”! Bu çok yetenekli İskoç/İngiliz biraz olsun kafasını düzeltmezse gelecek günlerde işi çok zor olacak. Önceki yazımda onun için yaptığım “ocakta unutulan çaydanlık gibi” benzetmesi inanın yetersiz kaçtı. Sürekli bir yerlerle didişiyor ve en fazla kendine zararı oluyor. Lendl ile çalışırken, onun itelemesi sonucu psikolog Castorri ile yaptığı işbirliğinin faydasını gördüğünü söylüyor. Bunu sürdürmeyi neden düşünmüyor acaba?

 

Murray Ailesi yine de bir şampiyonluk almadan ülkesine dönmüyor. Küçük kardeş Jamie Murray partneri Brezilyalı Soares ile birlikte çift-erkeklerde şampiyon oldu. Soares aynı başarıya karışık çiftlerde de, Rus partneri Vesnina ile erişti.

 

Evet Avustralya yine izleyici rekorları kırarak kapandı. 750.000 seyirci geldiği söyleniyor. Ne diyelim darısı başımıza!


Hoş kalınız.