Dün tatil olduğundan “Amerika Açık”ın oynandığı “Flushing  Meadows”  doluydu. Üstüne üstlük son yıllardır ilk kez bunca vatandaşları 16’lara kalınca pek heyecanlanmışlardı. Ama günleri hüzünle sonuçlandı. Anlaşılan tenisçileri de tatildeydi! Hepsi yenildi.
Fransa Açık şampiyonu Stan-The-Man Wawrinka, ABD’li Young’ı pek zorlanmadan geçti. Verdiği set ise rakibinin yeteneğinden fazla kendi umursamazlığı idi (64,16,63,64). Zaten bu sorununu da halledebilse bu adamı yenebilmek çok zor olacak. Şimdi karşısında Murray’i müthiş bir oyunla saf dışı bırakan Güney Afrikalı Anderson var… Ona oyunu pek tutmuyor.

TUVALET MOLASI SONSUZ MU?
Evet 2012 ABD Açık şampiyonu Murray bu yıl artık yok. Turnuvanın şimdiye kadarki en uzun maçı. Murray oyunu itibarıyla hep savunmada kaldı. Rakibinin bazuka gibi servisi sonuna kadar tuttu. İngiliz atağa geçmek için sürekli onun servisinin düşmesini bekledi. Ama bu gerçekleşmeyince kaderine razı oldu. Eskisi kadar mızmızlık etmese de yine de şikayetleri eksik olmadı : “Tuvalet molalarının süresi sonsuz mu”! Ama rakibi Anderson servisleri gibi konsantrasyonunu da hiç bozmadı. Hislerini belli etmeden o mülayim tavrını sonuna kadar sürdürdü (76,63,67,76). 
Sahaya ikinci çıkan ABD’li ise John Isner idi. İzleyicinin tümünü ardına alan bu dev raket ne yaparsa yapsın “haşmetmeab”larına rakip olamıyor. Federer hiç istifini bozmadan kendi servisine odaklanıyor. Sonra da rakibinin bir hatasını bulup onu kırdığında yoluna devam ediyor…Maçı bitiriyor (76,76,75). Skor filan umurunda değil. İşini kısa sürede bitirip esas rakiplerinin karşısına zinde çıkmak yegane amacı. Şimdi karşısına gelecek Gasquet de ona rakip olamaz. Vatandaşı ile yarı-final oynayabilirler.
En çekişmeli olmaya aday gösterdiğim maç beni yanıltmadı. Rumen Simona Halep bitkin duruma düşmesine, hatta bandaja gereksinim duymasına rağmen hırsını ve mücadeleci tavrını sürdürmeyi başararak üç setin sonunda Alman Lisicki’yi eledi (67,75,62). Maçı bırakacağını bile düşündüğümüz bir sağlık molasından sonra rakibi onun bu zafiyetini puana çeviremeyince Romen raket Anka Kuşu gibi baştan doğdu. Şimdi karşısında çok esaslı bir rakip var. Vatandaşlarını çılgınca destekleyen izleyicilerin önünde ABD’li Lepchenko’yu iki sette (63,64) deviren Belaruslu Azarenka. İşte Halep’in belki de kariyerinin en önemli maçı olabilir bu. Alacağı bir galibiyet onun ağır-ablaların arasına lâyık olduğunu kanıtlayacaktır. Yoksa bir süre daha aynı Wozniacki gibi bir sıralama ya da istatistik olarak kalacaktır. Azarenka ise gerçekten geri döndüğünü, yerinin ilk 5 arasında olduğunu ve tüm sevimsizliğine rağmen saygıyı hakettiğini gösterecektir. 

OYUM AZARENKA'YA
Bir başka geri-dönüş yaptığını düşündüğüm Kanadalı Bouchard ise İtalyan Vinci karşısına maalesef çıkamadı. Soyunma odasında kaydı, düştü ve kafasını çarparak bir beyin sarsıntısı geçirdi. Turnuvadan çekilmek zorunda kaldı. 
Kadınlarda fikstürün yukarısı Serena Williams’ı finale götürecekken ikinci yarı tam bir gayya kuyusu. Hadi gelin de seçin bakalım. Halep mi, Azarenka mı yoksa Kvitova mı. En zayıf halka Kvitova ile oynayacak İtalyan Pennetta. Ben oyumu Azarenka’ya atıyorum.
Erkeklerde ise bugün Tsonga-Cilic maçını kaçırmayın. 34’lük İspanyol Lopez, Djokovic karşısında bir varlık gösteremez. Yarın da Wawrinka-Anderson seçkimdir.
Kadınlarda ise bugün Mladenovic-Vinci maçı zevkli olabilir. Yarın ise kesinlikle Azarenka-Halep maçı. Uykusuz geceler zevkli tenise açılıyor, Hoşkalın.