Amerika Açık’ın oynandığı New York planetinin (!)  “Flushing Meadows” uydusu dünyanın en büyük tenis stadyumu “Arthur Ashe”e ev sahipliği yapar. 24.000 kişi kapasiteli bu stadın açılır/kapanır çatısı geçtiğimiz yıl bitirilerek hizmete sokulmuş ve  150 milyon dolara mal olmuştu. Ancak çatı kapatıldığı zaman çıkan problemler baş ağrıtmakta ! 
Öncelikle yağmurun çatıya çarpmasından çıkan sesten başka hiç bir şey duyulamıyor! Geçtiğimiz yıl Andy Murray bu gürültünün korkunçluğundan şikayetçi olmuştu. Bu yıl da henüz ilk turlar bile bitmemişken Nadal “hadi sürekli hareket halinde olan izleyicilerin çıkardığı kaosu geçtim…Ona alışmaya çalışıyoruz. Ama bu kaosla, bir de yağışın çatıya vurmasıyla yankılanan gürültü birleşince ne hakemi işitebiliyorum ne de rakibimin vuruşlarını”. Bu seviyeye gelmiş oyuncuların topun rakette çıkardığı sese göre kendi tepkilerini ortaya koyduklarını düşünürseniz konunun önemini daha iyi algılayabilirsiniz.

- Turnuvalarda fikstür genellikle Cuma günleri öğleden itibaren çekilir. Oyuncular da geçerli nedenleriyle turnuvalardan genellikle Pazar akşamı ya da Pazartesi sabahı çekilirler. Bunun nedeni de rahatsızlıklarını sonuna kadar tedavi edebilmek ve/veya sakatlıklarını olanca denemektir. Ama bunların geçmeyeceğinden eminseniz yapacağınız en sportmence hareket  fikstür yapılmadan  turnuvadan çekildiğinizi ilan etmenizdir. Hele ilk tur maçlarının parasına gereksinim duymayacak varlıkta bir yıldızsanız.

İngiliz şampiyon Andy Murray New York’a gelirken dünya 2 numarasıydı. “ABD Açık” fikstür çekimi yapıldığı Cuma öğleden sonrasının ertesi sabahında (Cumartesi) sakatlık nedeniyle turnuvadan çekildiğini açıkladı. Nadal’a sorulduğunda “…Durum garip. Onu anlamak biraz zor!” yorumu alındı.

Bunun üstüne bir garip tutum da ABD Tenis Federasyonu olan USTA’dan geldi. Grand-slam turnuvalarında (Avustralya, Fransa, Wimbledon ve ABD Açık) ITF patronajı gözetilmekle birlikte, onlar da “ATP Tour”un bir parçasıdır. ATP sıralamasına bakılır ama bir ATP organizasyonu olarak anılmazlar. Bu turnuvalar “seri-başlarını” saptarken kendi seçkilerini ortaya koyabilme haklarına sahiptirler. ATP sıralamasından sapabilirler. Örneğin Wimbledon (çim kort turnuvaları üzerinden) bambaşka bir değerlendirme yapar. Diğer örnekler de sayılabilir.

Roger Federer bu yıl ilk üç grand-slam’den ikisini (Avustralya & Wimbledon) kazanmış ve en büyük iki “ATP 1000”de de (Indian Wells ve Miami) şampiyon olmuştu. Murray ise kalça sakatlığından dolayı tek bir turnuva oynamadan yılın ilk sekiz ayını dinlenerek geçirdi. Günümüzde bilhassa yıldız teniscilerin bilhassa fiziki sağlıkları en ufak detayına kadar bilinebiliyor. Hal böyleyken Federer’i Murray yerine ikinci seri-başı olarak atamamak tam bir komedi. Ya da İsviçreliye karşı bir tutum diyebiliriz.

- Swarovski taşlarıyla bezenmiş elbisesi ile korta çıkan Maria Sharapova bundan iki yıl önce Meldonium adlı “performans arttırıcı ilaç” kullandığı gerekçesiyle ITF tarafından 4 yıllık bir “men” cezası almıştı. Ancak “CAS” tarafından bu ceza önce iki yıla sonra da 17 aya indirgenmişti. Açıkcası konunun ortaya konduğu bilimsellikten uzakça, mahalle kavgasına benzer tutum da spor camiasında tartışma yarattı. Güzel oyuncunun ardında duran devasa sponsorların müthiş medya desteği ile suç olarak görülmesi gereken bir eylem hani neredeyse haklı gösterilmeye çalışıldı. Bunun sonucunda da turnuva organizasyonları/yönetimleri ikilem içerisinde kaldı.

Önce Fransa Tenis Federasyonu iki kez şampiyonluk yaşamış olmasına rağmen Fransa Açık'ta (Roland Garros) oyuncuya ne eleme, ne de ana-tablo için bir “wild-card*” verilmeyeceğini açıkladı. “Sakatlık sonrası dönüşlerde wild-card sözkonusu olabilir… Ama “dopingden” sonra “HAYIR” dediler.

Wimbledon öncesinde Sharapova oynama arzusunu belirtmiş ama turnuva yöneticileri kararlarını açıklayamadan, sakatlığını öne sürerek çekilmişti.

İngiltere sonrasında ABD Tenis Federasyonu (USTA) onun cezasını doldurduğunu ve eski bir “ABD Açık” şampiyonu olarak wild-card kriterlerine uygun olduğunu açıkladı. Anlaşılan Serena Williams gibi bir süper yıldız yokken ve geriye kalanların hiç biri kendi diplerine bile ışık veremez bir karakter yapısındayken ortaya çıkan boşluğu Maria Sharapova ile doldurabileceklerini düşünüyorlar. Şaşmamak gerek. Orası ABD… ”Money Talks” (Para konuşur)!

Esenlik, hoşgörü ve şenlik içerisinde, Bayram dolu günler geçirmenizi dilerim. Hoş kalınız.


* Wild-Card: Puanları turnuvaya girebilmesi için yetersiz olan teniscilere organizasyon komitesi tarafınca verilen katılım hakkı.