Genellikle kadınlar finalleri Indian Wells’te, tenisin genel durumu ile ilgili çok önemli ipuçları veriyor. Geçen seneki Azarenka-Badosa ve dün geceki Sakkari-Swiatek finalleri hep aynı çerçeve içerisinde oynandı. Ama öncesinde biraz gerilere giderek kadınlar tenisinin gelişimine bakmak gerekiyor. Navratilova-Chris Evert döneminin devamında Steffi Graf ve Monica Seles önderliğinde 90’lı yılların sonuna kadar giden ve teknik tenisin ağırlıklı olduğu bir dönem yaşandı. 2000’li yılların başında özellikle Serena Williams ile beraber teknik, servis ve fiziksel gücün bir arada kullanıldığı çok daha kompakt bir tenise geçiş yapıldı, oyun tekniğinin içerisinde yetenekle doğru orantılı olarak ortaya çıkan doğaçlama vuruşları da bu pakete dahil etmemiz gerekiyor. Bütün bu paketi aynı oranda uygulayabildiği ve bir ekol yarattığı için Serena Williams kadınlar tenisinde tarihi değiştiren oyuncudur. O kadar ki doğum arası vermese ve bazı finallerde biraz daha şanşlı olsa grand slam şampiyonluk sayısında otuzu bulması içten bile değildi. 2000 sonrası gelen yeni oyuncuların çoğu da aslında Serena Williams’ın geliştirdiği ekolün benzerlerini oynamaya çalıştılar. Bugün geldiğimiz noktada artık saatte 200 km ile servis atabilen, antrenmanlarda fiziksel çalışmalara ağırlık veren ve mümkün olduğu kadar kompakt oynamaya çalışan bir oyuncu grubu var. 

Geçen seneki finalde Paula Badosa günümüz için en doğru ve sonuca yönelik olabilecek oyunu bize göstermişti. Ortalamanın üzerinde servis, iyi bir savunma ve mümkün olduğu az hata ile oynanan fırsat hücumları. Hiçbir özellik diğerine bağlı değil, tamamen modüler bir sistem, servis çalışmazsa savunma devreye giriyor, savunmada sıkıntı yaşarsanız daha fazla risk alarak hücum etme şansınız var. Maria Sakkari ise aslında 5 senedir benzer bir oyun üzerinde çalışıyor. Yunan oyuncu görece olarak daha az olan yeteneklerini oyun tekniği, servis ve güç ile dengelemek üzerine çok çalıştı. Bugün geldiği noktada artık iyi servis atan, gücünü kontrol etmeyi öğrenmiş ve daha iyi hücuma çıkabilen bir oyuncu haline geldi. Sakkari’deki problem servisinin veya vuruşlarındaki kontrolün kaybolması durumunda oyununun kısa devre yapması oluyor, Yunan oyuncu henüz bu sıkıntıyı çözemedi. Zaten final maçındaki problemi de bu oldu. 

SWIATEK DOĞRU YOLDA
Iga Swiatek ise gelişmeye devam ediyor. Zaten çok ciddi bir kariyer planlaması olan Polonyalı oyuncu, Roland Garros’u kazandığı 2020 yılından bu yana çok yol aldı. Gelişen vücut ve fiziksel yapısı, daha da hızlanan ayakları oyunu daha fazla domine etmesini sağlıyor. Ekibinde Polonya’nın en önemli spor psikologlarından biri olan Daria Abramowicz bulunuyor, neredeyse her turnuvada beraberler. Bütün bunlara ilave olarak önemli bir doğal yeteneği de olan Swiatek bu yeteneğin dışa vurumu olan  doğaçlama vuruşları büyük bir başarıyla gerçekleştiriyor, final maçında da benzer vuruşları çok fazla gördük, bu vuruşlar çok fark yaratıyor. Polonyalı oyuncu da yapbozun tek eksik parçası servis gibi görünüyor, Swiatek’in önünde sadece Ashleigh Barty kaldı ve onu geçebilmek için iyi servislere fazlasıyla ihtiyaç duyacaktır. Eğer Swiatek servislerini de daha ileri bir noktaya getirebilirse artık kendine 25 yaşına kadar ilk hedef olarak Justine Henin istatistiklerini koyabilir. 

YENİ DÜNYA 2 NUMARASI
Açıkçası final maçından beklenti daha fazlaydı ancak özellikle ikinci setten itibaren maç Swiatek için çok kolay oldu. İki oyuncunun da servisleri maç boyunca çalışmadı, bol çift ve basit hatalı bir maç izledik. Ancak Swiatek’in aksine servislerine ve tempoya daha fazla bağımlı olan Sakkari vuruşlarında gücünü de ayarlayamayınca çok fazla basit hata yaptı ve Yunan tenisçi için yapacak bir şey kalmadı. 80 dakikalık maç sonucunda 6-4 ve 6-1'lik iki setle Indian Wells şampiyonu olan Iga Swiatek aynı zamanda yeni Dünya 2 numarası oldu. Kaybedilen finale rağmen Maria Sakkari, Polonyalı rakibinin hemen arkasında sıralamada 3 numaraya yükseldi. Onları böyle zirvede arka arkaya görmek harika çünkü bu ikilinin aynı zamanda her şeyin ötesinde planlamanın, çalışmanın ve sabrın sembolü olarak yeni jenerasyon için çok iyi bir rol model olduklarını düşünüyorum. Özellikle Emma Raducanu’nun Iga Swiatek’in izlediği yolu çok dikkatli bir şekilde takip etmesi gerekiyor.