Roland Garros’da ilk haftayı geride bıraktık, geçen sene pandemi nedeniyle dört ay ertelenip Eylül sonuna alınan turnuva, bu sene de bir haftalık bir erteleme olsa da yine de normal tarihine yakın bir zamanda başladı. Son yıllarda Amerika ve Avustralya Açık turnuvalarına çok büyük yatırım ve tanıtım desteği veriliyor. Fransa Tenis Federasyonu da elindeki en köklü ve değerli spor organizasyonlarından biri olan Roland Garros’nun bu yarışta geri kalmaması için çalışıyor. Bu anlamda organizasyonun ruhunu ve içeriğini bozmadan revizyonlar yaparak bir şeyleri canlı tutmak istiyorlar.

Roland Garros kültürü

Bulunduğu bölgede çok geniş bir alana yayılan ve olimpiyat köyü tadında bir yapısı olan kort bölgesinde gün, aynı gün içinde maçı olan oyuncuların sabah 08.00’deki antrenman seansları ile başlıyor. Organizasyonun içinde çok önemli bir rolü olan top toplayıcı çocukların toplu halde sabah 8.30’da kort bölgesinde marşlar eşliğinde yaptıkları motivasyon amaçlı koşular ise artık bir ritüele dönüşmüş durumda. Saat 09.00’da kapıların açılıp seyircilerin içeri alınması ile artan kalabalık saat 11.00’deki ilk maçlardan sonra öğlen saatleri gibi zirve yapıyor. Tabii ki Roger Federer, Rafael Nadal ve Novak Djokovic’in maçlarının olduğu günler kort bölgesinin en kalabalık olduğu zamanlar, hele bu oyuncular sabah antrenman seanslarını halka açık olan daha küçük bir kortta yapıyorlarsa ortalık mahşer yerine dönüyor. Roger Federer’in böyle bir sabah antrenmanında 500 kişi seyirci kapasiteli bir kortta rahatlıkla 1.500 kişi görme şansınız olabilir.

Kort bölgesi seyircilerin iyi ve keyifli vakit geçirmesi teması üzerine kurulmuş. Philippe Chatrier ve Suzanne Lenglen gibi “ stadyum kortlarla “ beraber pek çok irili ufaklı kort ön tarafta bulunuyor. Bu bölge aynı zamanda, dükkanları ve Roland Garros Mağazası ile organizasyonun kalbi konumunda. Arka tarafta ise küçük bir korunun yanında konumlanan ve seraların olduğu yeşil bir bölge var. İrili ufaklı kafelerin de olduğu bu alanda da seyirciler maç dışındaki vakitlerini geçirebiliyorlar. Bu bölgede 2019 yılında Simonne Mathieu Kortu açıldı, 5.000 kişi kapasiteli bu kort yemyeşil bir alanın içinde izleyenlere çok keyifli bir seyir zevki sunuyor.

2021 yılı revizyonları

Bu seneki değişikliklerden de biraz bahsedelim. Öncelikle pandemi kuralları sıkı bir şekilde uygulanıyor. 24-28 Mayıs tarihleri arasındaki elemelere seyirci alınmadı. Ana tablo maçları ise 30 Mayıs – 13 Haziran tarihleri arasında. 8 Haziran’a kadar kort bölgesine toplam günlük 5.388 seyirci alınacak, bu oran turnuvanın son beş gününde arttırılacak. 9 Haziran’dan itibaren Philippe Chatrier kortuna günlük 5.000 seyirci alınacak ve bu rakam turnuva sonuna kademeli olarak arttırılacak. Diğer kortlar için de benzer bir uygulama geçerli olacak. Oyuncular turnuva süresince sadece belirlenen otellerde kalacak ve sürekli test yaptıracaklar. İlk testlerini ilk maçlarından 72 saat önce olacaklar ve dört günde bir bu testler tekrarlanacak. Maç günleri dışında tenisçilerin kort bölgesine girmesi yasak, antrenman için ise sadece Jean Bouin ve Annexe kortlarını kullanabiliyorlar.

Roland Garros seyirci ana giriş kapısı yenilendi ve hemen kapının yanına turnuvaya adını veren ünlü pilotun altı metrelik bir heykeli yerleştirildi. Fransızların ünlü “dört silahşör oyuncuları“ Jean Borotra, Jacques Brugnon, Henri Cochet ve René Lacoste’un heykelleri Philippe Chatrier Kortu’nun yakınında sergilenmeye başlandı, aynı bölgede Rafael Nadal’ın heykeli de bir basın tanıtımı ile açıldı ve bu bölgede sergileniyor.

Kort bölgesinde arka taraftaki yeşil alanlar biraz daha genişletildi, ön tarafta ise 6 ve 8 numaralı iki yeni kort açıldı, bu seneki en önemli değişikliklerden biri de gece maçları, neredeyse gece yarısını geçen seanslar düzenleniyor, örneğin Federer’in Cumartesi geceki maçı saat 24.00 civarında sona erdi. Gece maçlarındaki kort alternatiflerini arttırmak bazı ufak kortlarında ışıklandırma çalışmaları tamamlandı ve bu kortlarda da artık gece maçları oynanabiliyor. Kort bölgesinin tam merkezinde yer alan Roland Garros Mağazası ise yenilendi, 1.500 metre kare ve iki katlı olarak yeniden açılan mağazada turnuva ile ilgili her türlü malzeme satılıyor. Mağaza pandemi nedeniyle katılımın kısıtlı olmasından dolayı online satış tarafını da bu sene çok güçlendirdi.

Turnuvanın global bazda erişiminin artması içinde bazı çalışmalar yapıldı. 2021 yılındaki turnuvayı 222 ülkede, 173 tv kanalı yayınlayacak. 2021’de Avustralya’nın en önemli yayın grubu olan Channel Nine ile bir anlaşma imzalandı ve grup Roland Garros’nun “exclusive yayıncısı“ oldu. Ayrıca Amerika ve Brezilya’da yeni medya grubu anlaşmaları ile turnuvanın bu bölgelerdeki erişimi de artmış olacak sonuçta 2021’de dünya çapında geçen seneye oranla çok daha fazla izleyici erişimi olması bekleniyor.

İlk haftanın olayı Naomi Osaka

Haftanın olayı ise Naomi Osaka’nın turnuvadan çekilmesi oldu. “Maçlardan sonra sorulan tuhaf sorular ve oluşturulan gergin atmosfer nedeniyle psikolojimi bozan basın toplantılarına katılmayacağım“ diyerek Paris’te basın toplantısı düzenlemeyi protesto eden Naomi Osaka, dediğini de yaptı, ilk tur maçından sonra basın toplantısı düzenlemeyen Osaka, Roland Garros yönetimi tarafından sert bir şekilde uyarılınca ilerleyen birkaç gün içinde de turnuvadan çekildiğini bildirdi.

Naomi Osaka içe dönük bir karakter, bu tip insanlar uzun süre yalnız kalabildikleri için yüksek seviyede odaklanma ve tek başına çalışma yeteneklerine sahip olabiliyorlar. Aynı zamanda yapılan araştırmalarda içe dönük karakterlerin gözlem ve analiz yapabilme konularında da daha başarılı oldukları anlaşıldı. Sonuçta tenis bireysel bir spor ve kortta her şeyin üstesinden tek başınıza gelmek zorundasınız, karakter yapısından dolayı bireysel ve yalnızlık içerisinde çözüm üretmek konusunda küçük yaşlardan bu yana zihin kasları fazlasıyla gelişmiş olan Osaka, kortta bunun rahatlığını yaşıyor. Ancak kort dışına çıkıp özellikle basın kalabalığının içine girmek Osaka’yı fazlasıyla rahatsız ediyor. Kendisi de Roland Garros öncesi basınla ilişkileri minimuma indirme kararı alınca kıyamet koptu, Osaka da turnuvadan çekildi.

Yabancı basında ve spor dünyası bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Birinci grup özellikle basın toplantılarının ve özel görüşmelerin çoğu medyanın oyunculara ulaşmak için tek kanal olduğunu dolayısıyla bunun engellenemeyeceğini söylüyor. Ancak çoğunluğun olduğu ikinci grupta henüz 20’li yaşlarda ve zaten büyük baskı altında olan bu oyuncuların öncelikle tenise odaklanmaları gerektiğini ve mental durumlarını bozuyorsa pekala basınla ilişkilerinin kısıtlanabileceğini belirtiyor. Bu anlamda Roland Garros yönetiminin Osaka’ya olan tutumu da çok acımasız olarak karşılandı ve büyük tepki topladı. Tenis çevrelerinde, ATP ve WTA yönetimlerinde de masada olan seçeneklerden biri de basın toplantılarının “opsiyonel olması“. Tabii ki bu belirli bir düzenleme çerçevesinde yapılabilir ancak Roland Garros sonrası bu konudaki çalışmalar hızlanabilir.

Saha içine dönersek…

Saha içinde ise yoğun bir rekabet var. Roger Federer 1 senenin ardından kortlara tam anlamıyla Fransa Açık ile döndü. Bu seneki ilginç bir durum ise Federer, Nadal ve Djokovic’in kurada aynı yarıda yer alması oldu. Dolayısıyla Djokovic ve Nadal çeyrek final maçlarını kazanmaları halinde yarı finalde birbirleriyle oynayacaklar. Bu ilginç durum ise tablonun diğer tarafında bulunan Tsitsipas, Zverev ve Medvedev için gizli bir fırsat içeriyor. Bütün bu mücadeleden yorgun çıkacak büyük üçlü finalde daha kolay bir rakip olabilir. Dominic Thiem’in elenmesi hele bunu iki set öndeyken yapması turnuvanın en büyük sürprizi oldu. Ancak bu sene takip ettiğim turnuvalarda genelde yorgun ve ritimsiz bir görüntü veren Thiem’den biraz ileriki turlarda beklediğim bir sonucu Avusturyalı oyuncu çok erken gerçekleştirmiş oldu. Erkekler tarafında dikkat çeken başka bir konu ise İtalyan tenisçilerin yükselişi, son 16 turuna üç İtalyan raket adını yazdırdı; Musetti, Berrettini ve Sinner.

Japon oyuncu Nishikori ise enteresan bir şekilde Paris’te her sene olduğu gibi beş setlik maçlar oynamaya devam ediyor, ilk iki tur maçı da beşer set ve dörder saat süren Nishikori, üçüncü tur maçında Laaksonen’in çekilmesi ile maç 58 dakikada bitince ortalama kortta kalma süresini biraz dengelemiş oldu. Norveçli tenisçi Casper Ruud ise düzenli gelişimine devam ediyor, 22 yaşındaki oyuncu belki bu sene üçüncü tura kadar gelebildi ama önümüzdeki dönemde daha yüksek turlarda kendisini gösterecektir.

Kadınlarda ise tablo ve gelecek çok daha karışık. Dünya 1 numarası Ashleigh Barty ikinci turda turnuvaya veda etti, Naomi Osaka’dan sonra Petra Kvitova da ikinci turda çekildi, Muguruza ve Bianca Andreescu’nun ilk turda elenmesi ve Halep’in zaten olmayışı ile üst taraf biraz boşaldı. Belinda Bencic ikinci tur maçında Kasatkina’ya yenildi, Kiki Bertens ve Johanna Konta’nın da elenmesi ilk 20 seri başının neredeyse yarısı daha ikinci turda devre dışı kalmış oldu.

Devamında Svitolina, Azarenka, Mertens, Brady, Pliskova ve Muchova da elenince dördüncü turda ilk 20 seri başından geriye sadece Serena Williams, Sofia Kenin, Iga Swiatek ve Maria Sakkari kaldı. Dolayısıyla final haftasında kadınlarda sürpriz isimler görme ihtimalimiz oldukça yüksek, hatta şu ana kadar biten maçlarda Anastasia Pavlyuchenkova, Tamara Zidansek ve Paula Badosa çeyrek final vizesini aldılar bile.

Roland Garros’ta bu sene iki rekortmen adayı var. Bunlardan birincisi Rafael Nadal, İspanyol oyuncu bu sene de kazanırsa 21 Grand Slam şampiyonluğuna ulaşacak ve Roger Federer’i geçecek. Serena Williams ise Fransa Açık’ı kazanırsa 24 majör şampiyonluğuna ulaşarak tüm zamanların en fazla grand slam kazanan kadın tenisçi ünvanını Margaret Court ile paylaşacak.

Bir küçük not da elemelerden oyuncular için, elemelerden gelen tenisçiler, eleme oynayıp daha fazla maç yaptıkları için bu tip turnuvalarda daha erken ritim tutup sürpriz sonuçlar alabiliyorlar, özellikle toprakta “ kortta daha fazla vakit geçirme“ kavramı çok önemli. Kadınlarda elemelerden gelen oyuncular iyi maçlar çıkardılar ama ikinci tur ötesine geçen olmadı. Erkeklerde ise son 32’de elemelerden gelen iki oyuncu vardı. Bunlardan biri Henri Laaksonen diğeri Carlos Alcaraz, burada Alcaraz’ın durumu biraz farklı, 18 yaşındaki İspanyol oyuncu çok yönlü ve dinamik bir tenis oynuyor, geleceğin önemli yıldızlarından biri olabilir. Bu anlamda Alcaraz’a özellikle dikkat çekmek istiyorum.

Önümüzdeki hafta boyunca analiz ve değerlendirmelerle beraber olacağız, herkese iyi pazarlar dilerim.