Hikâye, Naomi Osaka’nın geçen yıl Indian Wells’i kazanması ile başladı. Ardından standart sonuçlarla ve sakin geçen beş aydan sonra Japon raket bu sefer Amerika Açık ile karşımıza çıktı. Bu turnuvanın finalinde Serena Williams’ı yenen Osaka grand slam şampiyonu oldu, bununla da kalmadı, final maçı o kadar olaylı geçti ki, artık aynı zamanda Naomi sıradışı hikayesi olan bir şampiyondu. Cumartesi günü Avustralya Açık finalinde turun bir başka önemli oyuncusu Kvitova’yı yenen Osaka, 2.majör turnuva şampiyonluğunu kazanırken aynı zamanda bu hafta itibariyle sıralamada 1 numaraya yükseldi. 

Doğal olarak tüm tenis dünyası Japon tenisçiyi konuşuyor. Bu hikayenin devamının nasıl geleceği ise en çok merak edilen konulardan birisi. Eğer tenis dünyasının yeni yıldızı gelecek 15 yıla imzasını atacaksa, kendisine bu yolu açabilecek, onu diğerlerinden ayıran özelliklerine biraz daha yakından bakalım…


SERVİS GÜCÜ VE ACE BECERİSİ
Kadınlar tenisinin erkekler tenisine göre daha az öngörülebilir ve süprizlere açık olmasının en büyük sebeplerinden birisi servis faktörü. Kadınlar tenisinde güçlü servis ve ace kavramları çok fazla görülmüyor. Tenisçilerin maç başına ace ortalamaları ağırlıklı olarak 1-3 ace arasında. Oyunlar genellikle ralliler üzerinden dönüyor, günlük performans durumuna göre ralli becerisi daha iyi olan ve az hata yapan oyuncular maçları kazanıyor. Özellikle uzun soluklu turnuvalar olan majörlerde her maçta aynı oyun seviyesinde oynamak mümkün olmadığı için 125.sıradaki oyuncu 29.sıradaki oyuncuyu yenebiliyor ve kadınlarda bu şekilde bir denge kurulmuş durumda. 

Servis kalitesi bu dengeyi bozabilecek bir özellik. Naomi güçlü ve etkili bir ilk servise sahip ve en önemlisi ace atıyor. 2018 Amerika Açık’ta turnuva boyunca 33 ace yani maç başına ortalama 5 ace ile oynarken, 2019 Avustralya Açık’ta 59 ace attı, bu da maç başına ortalama 8 ace anlamına geliyor. Yarı finalde 3 sette biten ve çok yakın geçen Pliskova maçında 15 ace attı, bu sene Avustralya Açık’ta çeyrek final, yarı final ve final maçlarındaki toplam ace sayısı 32. Bu rakamlar gerçekten çok fazla, Japon tenisçinin maç başına ace ortalaması çoğu erkek tenisçiden bile yüksek. Maçların içinde oyunun krize ve sıkıntıya girdiği anlarda örneğin kendi servisinde 30-40 gerideyken ve rakibine servis kırma puanı vermişken atılan bir ace oyunun gidişatını fazlasıyla değiştirebiliyor. Bu anlamda servis ve sıradışı ace istatistikleri Osaka’yı diğerlerinden ayıran en önemli farklardan biri olacaktır. 

ZİHİNSEL SEVİYE FARKI
Avustralya Açık’ta biraz daha fazla duygu göstermesine rağmen Osaka genellikle kortta bir Zen rahibi gibi dolaşıyor. Sıkıntılı kriz anlarını dışarıya çok yansıtmıyor bununla beraber sevinmesi gereken zamanlarda da mesela şampiyonluk anında sanki o kupayı 5.kez kazanmış 35 yaşındaki bir oyuncu gibi gayet sakin, ölçülü mimik ve hareketlerle kutlama yapıyor. Bu haftasonu olduğu gibi mental açıdan sıkıntı yaşadığı periyotları da uzatmayarak ve süratle toparlanarak bu problemlerin günü tamamen bozmasına izin vermiyor. 

Zihinsel seviyenin çok önemli hatta bazı üst düzey maçlarda herşey olduğu günümüz tenisinde bu sakin ve dingin zihin yapısı aynı serviste olduğu gibi Osaka’yı ön plana çıkartan özelliklerinden birisi. 

Japon tenisçinin içe dönük bir karakter yapısı var. Sosyal ilişkiler kurabilen ancak çok fazla kalabalıklar içinde olmaktan hoşlanmayan, az arkadaşı olan, toplumda evcimen olarak adlandırdığımız insan grubundan. İçe dönüklük genel anlamda olumsuz olarak algılanan bir olgu ancak yapılan son araştırmalar bu zihin yapısında olan insanların bazı avantajları olabileceğini de ortaya koydu. Bu insanlar uzun süre yalnız kalabildikleri için yüksek seviyede odaklanma ve tek başına çalışma yeteneklerine sahip olabiliyorlar. Aynı zamanda gözlem ve analiz yapabilme konularında da daha başarılı oldukları anlaşıldı. Sonuçta tenis bireysel bir spor ve kortta herşeyin üstesinden tek başınıza gelmek zorundasınız, karakter yapısından dolayı bireysel ve yalnızlık içerisinde çözüm üretmek konusunda küçük yaşlardan bu yana zihin kasları fazlasıyla gelişmiş olan Osaka, kortta bunun rahatlığını yaşıyor. Bir başka açıdan bakacak olursak karakteri Japon tenisçi için şimdilik bir avantaj olmuş gibi görünüyor. 

Amerika Açık’taki final maçında Serena’nın hakemle yarattığı fırtınadan hasarsız ve şampiyon olarak çıkabilmesi, Avustralya Açık Finali’nde 3 maç puanını kullanamayıp ardından seti vermenin yarattığı travmayı çabuk atlatıp buradan da şampiyon olarak ayrılması bu zihinsel seviyenin üzerine epey olumlu ilaveler yapacaktır. Belirli bir kazanma alışkanlığının da yavaş yavaş oluşmasıyla Naomi zamanla Serena gibi her turnuvanın doğal şampiyon adayları arasında olacaktır. 

Eksikler de tabii ki yok değil, özellikle ikinci servis kalitesini yükseltmesi onun adına çok önemli. Güçlü bir ilk servisten sonra ikinci servis hızını bu kadar düşürmek oyun içinde ciddi bir zaafiyet yaratıyor. Rakiplerinin Osaka’nın servisi için “ ilk servisi atlatırsam ikinci de 'işi bitiririm' zihin yapısına girmemesi gerekiyor. Kvitova bu avantajı final maçında fazlasıyla kullandı, hatta 2.servis returnlerinde 4-5 basit hata yaptı ve bu puanlar da belirleyici oldu, bunlar Naomi’nin şansıydı ancak bu seviyelerde hiçbir şeyi çok fazla şansa bırakmamak gerekiyor. 

Kadınlarda özellikle ilk 20 sıra, tenisçi profilleri ve rekabet açısından çok keyifli bir noktaya geldi. Halep, Wozniacki, Serena, Naomi Osaka, Kerber, Stephens, Sabalenka, Kvitova, Pliskova, Svitolina gibi farklı özellikleri olan oyuncularla süprizlerle dolu keyifli bir sezon yaşayacağız. Hepsi birer yıldız olan bu oyuncular içinde sıradışı bir profil olarak Osaka’nın kendini farklı bir noktada konumlaması çok zor olmayacaktır. Serena’yı ayrı tutarsak, tüm bu oyuncular içinde çift haneli majör şampiyonluk sayısına ulaşabilme potansiyeli olan tek oyuncu olması Japon tenisçiyi çok merkezi bir konuma getirdi. Tenis kortu onun kendini en iyi ve rahat hissettiği yer, bu yüzden rakiplerini çok dert edinmeyecektir, kupa seremonilerinde gördüğümüz üzere Osaka’nın asıl problemi merkezde ve artık sürekli göz önünde olmasının yaratacağı sıkıntılar olacaktır. Belki de korttan ziyade kort dışındaki durumu için daha fazla çalışma yapması gerekecek.