Tenisseverin her türü mevcut. Kendisi çok oynayan ama profesyonel tenise pek ilgisi olmayanı var, arada sırada hem oynayan hem büyük turnuvaları seyredeni var, WTA ve ATP turlarını yakından takip edeni var, hayatını hem aktif olarak hem de seyircisi olarak tenise adamış olanı da var. Uzun süredir şampiyonluklar yaşayan ve popülerlik kazanmış belli başlı oyuncuları bu saydığım her kategoriye ait tenisseverler tanır veya en azından duymuştur.

Bir de Kiki Bertens diye Hollandalı bir oyuncu vardır ki kendisi 2012’den beri ilk yüzdedir WTA turunda, son 4 senedir ilk 40’a girmiştir ve yaklaşık son 8 aydır da ilk 10’a demiri atmıştır. Geçen yaz üç turnuvalık bir dönemde (Wimbledon – Montreal – Cincinnati) sekiz tane ilk 10’dan oyuncu yendi. Ancak yine de birçok tenissever kendisini pek bilmez çünkü dört majör turnuvalarda finali yoktur ve tenis geleneği az olan bir ülkeden gelmiştir. Pazarlama değeri de her ne sebeptense (henüz) yüksek değildir.

Artık bu durumun değişme zamanı geldi sanırım. Zira kendisi, şu an itibarı ile Naomi Osaka, Simona Halep ve Angelique Kerber hemen arkasından dört numaraya oturmuş bulunmaktadır. Daha da önemlisi WTA takviminin 'Slamler' dışında en büyük turnuvalarından biri olan Mutua Madrid Open turnuvasını, finalde toprak kortların en kuvvetli oyuncusu olarak görülen Simona Halep’i safdışı edip kazanmıştır.

Hem de nasıl galibiyet. 

Sonuç 6-4 6-4 ama sanki bu skor korttaki üstünlüğünü yansıtmaya yeterli değil. Zaferinin en etkileyici tarafı ise maça kötü başlamış olmasına rağmen soğukkanlılığını kaybetmemesi, satranç oynar gibi taktik anlayışında gereken değişiklikleri yapmayı bilmesi ve akabinde önemli puanlarda müthiş performans göstermesi.

Maç başlamadan evvel aslında iki oyuncunun da yapmaları gereken tenisi hemen hemen her takip eden için bir hayli belirgindi. Halep’in geriden sağlam oyununu göze alarak, Bertens risk almaya, kortun içine mümkün olarak girip rallilerde üstünlüğü ele geçirmeye ve gerekirse fileye gelip Halep’e baskı kurmaya çalışacaktı. Tabii iyi bir silah olan ilk servisinde yüksek bir yüzde oranı yakalaması da önemliydi. Halep ise her zamanki toprak kort A planını işleme koymaya, yani hızlı bacaklarını çalıştırarak topu derin tutmaya, rakibini hata yapmaya zorlamaya ve zaman zaman da bildiğimiz şık backhand paralel vuruşları ile direkt puana gitmeyi deneyecekti. 

Eğer maçın tekrarını izleyebilme fırsatınız varsa, yukarıda anlattığım taktiklerin hayata geçtiği bazı kilit puan örnekleri vereyim. Fırsatınız yoksa mühim değil, zaten yazımın niyeti aslında okurların gözünde maçın nasıl geliştiğini canlandırmak.

İlk set 1-1 ve Halep servisinde 30-15 sayısı ile başlayayım. Bu puanda Bertens aynen istediği gibi rali esnasında Halep’i zorluyor ve kısa top yakalıyor. Dip çizgisininin içine girip tam istediği gibi vücudunu topa veriyor ve backhand paraleli çakıyor. Ama top fileye takılıyor. Yani taktiği işliyor ama son vuruş hata ile sonuçlanıyor. 

Aynı oyunda Halep sonra avantajı yakalıyor. Uzun bir çapraz backhand rallisi oynanıyor ve sonucunda kortun arkasına hapis olan Bertens hata yapıyor. Bu da tam Halep’in istediği taktik ile oynanan bir puan alıyor.

Bu bahsettiğim iki puan maçın ilk altı oyununun aslında özeti. Bertens doğru taktikle oynamasına rağmen son vuruşlarda hata yaptığı için 3-1 geriye düşüyor. Halep kötü bir oyunla servisini kaybediyor ama güveni yerinde olduğundan tekrar servis kırıp, hatta kendisi de biraz agresif oynayıp 4-2 öne geçiyor. Mesela bu oyunun ilk iki puanına bakarsanız Halep’in sadece geriden sağlam oynamakla kalmayıp bir de Bertens’i baseline’ın gerisine hapsedip koşturmaya başladığını ve skorun 30-30’a geldiği anda da maçın o anki gidişatından bir hayli bunalmış olan Bertens’in iki basit forehand hatası ile oyunu kaybettiğini göreceksiniz. Tenis böyle bir akıl oyunu. Bir veya iki puanın etkileri sonraki puanlara da yansıyor ve bu altıncı oyun bunu gözler önüne çok iyi seriyor.

O ana kadar Bertens’in yaptığı basit hata sayısı yedi, ayrıca iki çift hatası da var. Bu anı ve rakamları tekrar hatırlatacağım birazdan.

O oyundan sonra kortun arkasında derin bir nefes alan Bertens tekrar problem çözmeye odaklanıyor. Soğukkanlı kalıp taktik olarak doğru yolda olduğunu ama hataları azaltması gerektiğinin bilincinde gözüküyor. Elbette kafasından neler geçtiğini bilemem ama bu noktadan sonra ortaya koyduğu oyun anlayışı bunu gösteriyor. Biraz daha sabırlı kalıyor rallilerde, hemen risk almayıp, 2-3 vuruşla zemin hazırlamaya ve net fırsat geldiğinde atak yapmaya gidiyor. Hiç hatasız iki oyun oynayıp durumu 4-4’e getiriyor.

Birden Halep, maçın o ana kadar büyük bölümünde daha üstün oynamasına rağmen bunu skor tabelasına yansıtamadığı için baskı altına giriyor ve o oyunda maçtaki en kötü performansını ortaya koyuyor. İlk puanı filenin tepesinde rahat pozisyonda yakaladığı bir forehand hatası ile harcıyor. 0-30’da tekrar basit forehand hatası yapan dünya iki numarası bir sonraki puanda bu sefer backhand'i ile rahat bir topu kaçırıyor ve ilk defa geri düşüyor.

Diğer tarafta ise Bertens istifini hiç bozmuyor. 5-4 oyununun 15-15 puanında biraz yukarıda bahsettiğim “zemin hazırlayıp puanı bitirmek” taktiğini mükemmel uyguluyor. Yaklaşık beş tane arka arkaya forehand ile Halep’i defansif oynamaya mahkum ediyor. Bunlardan herhangi birinde direkt puan almaya elbette gidebilirdi. Hatta maç öncesi taktiğinin bir parçasıydı bu. Ama ilk altı oyunda kilit vuruşlarda hata yaptığı için ana taktiği değiştirmeden, bir nebze daha kontrollü agresif oyuna yöneldi. Bu puanı da kazandı nitekim çünkü 5-6 vuruş boyunca mahkum oynamaktan ve koşmaktan bunalan Halep sonuçta hata yaptı. Aynı oyunda 30-15 ve set puanı sayılarında ise Bertens yine forehand’i ile Halep’e baskı kurduğunda bu sefer Simona aynı akibete uğramak istemediğinden zor pozisyondan erken direkt puan vuruşlarına gitti ve iki puanı da (ve seti) hata yaparak kaybetti. İşte hani rakibini “konfor bölgesinden çıkartmak” derler ya, işte Bertens Halep’e yaptığı buydu 2-4'ten 6-4'e kadar. Setin son iki puanında konfor bölgesinden çıkmış olan Halep normalde derin geri yollamaya yöneleceği toplarda kendi A planının dışına çıkarak “zor pozisyondan süper vuruş" çıkarmayı denedi ve başarılı olamadı.

İkinci sete de fırtına gibi başlayan Bertens 2-0 öne geçti. Yukarıda hatırlarsınız Bertens ilk set 2-4’e kadar yedi basit hata ve iki çift hata ile oynadı demiştim. Sonraki kazandığı altı oyunda, yani 2-4 geriden 6-4 2-0 öne geçene kadar, yaptığı basit hata ve çift hata sayısı toplam bir! 

Bir şekilde Halep’in bu kan kaybını durdurması gerekiyordu. Nihayetinde dünya iki numarası ve Roland Garros şampiyonu boşuna olmamıştı. Nitekim maçta gösterdiği en iyi performansı o oyunda gösterdi Simona. Bir nevi kelle koltukta, artık kaybedecek pek bir şey kalmamasının verdiği rahatlık ile geriden toplara yüksek hızla vurdu. Hepsi içeriye girdi ve altı oyunluk düşüşe “dur” dedi. Bertens’de ilk set 2-4 geriden beri oynadığı en kötü oyunu akabindeki oyunda oynayınca (dört basit hata) maç 2-2’de eşitlendi. Zaten sonuçta bir nokta gelecek düşüş yaşayacaktı. Yaşamaması garip kaçardı. Tenis maçlarında iniş ve çıkıclar olması anormal bir durum değil. Mühim olan oyuncuların bu iniş ve çıkışlara gösterdikleri reaksiyonlar.

Bu noktadan itibaren iki oyuncu da kıran kırana mücadele ettiler maç sonuna kadar. Ama mühim puanlarda ön plana çıkan hep Bertens oldu. Halep’in kendisini zorlayan her vuruşuna Bertens gereken cevabı buldu daha doğrusu cevabı üretmesini bildi.

Mesela:
3-2 oyununda 30-30 olduğunda (ki kanımca 30-30 en önemli puanlardır) Bertens fileye gelme cesaretini gösterip smaç ile puanı kazandı. Halep skoru tekrar deuce’e getirmesine rağmen, Bertens tam ortada iki çizginin birleştiği servis köşesine (“T” noktası) biri ace olmak üzere arka arkaya iki harika ilk servis attı ve oyunu kazandı.

Mesela:
4-3 oyununda 30-40’da servis kırdırma tehlikesi ile karşı karşıya kalan Bertens, ace atarak bunu önledi. Hemen arkasından geriden agresif bir puan üretti ve son olarak da yine Halep’in çeviremediği bir ilk servis üreterek oyunu kazanıp 5-3 öne geçti.

Mesela (son):
5-4 oyununda Bertens 30-15 önde iken çift hata yaptı. Tam maçı almaya iki puan yaklaşmışken çift hata yapan oyuncu bir sonraki puanda titreyebilir. Veya ilk servisini biraz yavaşlatıp içeri atmaya ve bu şekilde çift hatanın hemen akabinde, hem de 5-4 30-30 gibi bir anda, tekrar ikinci servis heyecanı yaşamamayı tercih edebilir. Bunu yapsa onu kimse suçlayamaz. Ama Bertens emin bir şekilde servis atmaya gelip ilk servisine abandı ve maç puanı elde etti. Halep harika bir forehand vole ile kurtardı puanı. İki puan sonra, ikinci maç puanında Bertens basit forehand hatası yaptı ve tekrar 'deuce' oldu.

Kiki’nın bu noktada heyecanlanması hiç tuhaf kaçmazdı. Ama işte hedefe odaklanmış, kendisine güveni dorukta bir oyuncunun hali başka oluyor. İkinci maç puanında kaçırdığı forehand’in hemen hemen aynısını bu sefer çizgiye oturtuverdi Kiki. Halep geri çeviremedi ve üçüncü maç puanı geldi. Bu sefer Bertens avantaj tarafında dış çizgiye ilk servisi oturttu ve Halep’in return’ünde (ki Halep gayet sağlam çevirdi zor pozisyondan) çok ince bir backhand ile kısa topu bırakıverdi. Halep zar zor yetişti ama topu içeri atacak kontrolü bulamayınca maç 6-4 6-4 sona erdi.

Neden bu kadar detaylı anlattım ? 

Çünkü Bertens’in iki sette kazandığı zaferin en büyük mimarının aslında kendisinin korttaki zeka düzeyi olmasının altını çizmek istedim. 2-4 geriye düştükten sonra geniş taktik değişikliğine gerek olmadığının bilincinde olması, bunun yerine sadece ufak bir ayar yapmayı düşünebilmesi, bunu yaparken Halep’i konfor bölgesinden çıkartmayı da hedeflemesi ve uygulaması önemliydi. Zekasının meyvelerini toplayıp, altı oyun üst üste kazanıp 6-4 2-0 öne geçtikten sonra birden kendisini 2-2’de bulmasına rağmen (hem de son oyunu 4 basit hata yaparak kaybettikten sonra) panik düğmesine basmaması mühimdi. Son altı oyunda ise her önemli an gelip çattığında, yukarıda “mesela” diyerek saydığım son üç örnekte görüldüğü gibi, kendi silahlarına güvenmeyi bilmesi (agresif oyun, dip çizgisinin içinde kalmak ve ilk servis gücü) büyüleyiciydi.

Zaten en zevk veren galibiyetler bu şekilde kazanılmış olanlardır. Çok şahane bir maç oynamadı Bertens. Ama maç esnasında karşılaştığı şartları göz önüne aldı, sorunları değerlendirerek sağduyulu tercihler yaptı ve galibiyeti resmen uğraşı ile üretti. Bu tip zaferlerin tadı başkadır. Hele dünya iki numarasına karşı, onun en favori zemininde başarırsanız, kendinize olan güveniniz ikiye katlanır. Şimdi artık Roland Garros geldiğinde yazının başında saydığım her kategorideki tenissever Kiki Bertens ismini duymadan geçemeyecek. Zira artık hakkı ile dünya dört numarası oldu ve Roland Garros’un favorilerinden biri konumuna geldi. Seyir zevki yüksek olan bir oyun stiline sahip olduğunun da altını rahatlıkla çizebilirim.

Son olarak iki gözlenimim var:

A) 3-2, 15-15 puanında Bertens kısa ve yüksek bir top yakalıyor. Kortun içine girerek, hatta servis çizgisinin ordan, rahat bir forehand ile direkt puana gitmek üzere. Futbolda bir nevi penaltı atışı gibi. Halep kaleci pozisyonunda o an, bir tarafı rastgele seçecek. Nitekim forehand tarafına depar atıyor. Bertens topu kortun tam ortasına nişanlıyor ve puanı alıyor. Benim hep merak ettiğim neden oyuncuların bunu daha fazla yapmadığı. Tıpkı penaltıda kaleciler gibi oyuncularda bu çaresiz durumda bir tarafı seçip koşuyorlar. Ender bir şekilde kıpırdamasalar bile oraya nişanlanan hızlı topu hem geri çevirmeleri, hem de kortun örtasından bir açı bulup filedeki oyuncuyu geçmeleri bir hayli zor. Ama nedense oyuncular Bertens’in burada yaptığını yapmayıp ve köşeye vurmayı tercih ediyorlar. Olur da rakip oyuncu şansa doğru köşeyi seçerse al başına belayı. Böyle kaybedilen puanlar olmuyor değil ve bir hayli hayal kırıklığı yaratan puan kayıpları oluyor.

B) Cumartesi maç programı Madrid saati ile 16:00’da ilk erkekler yarı finali ile başladı. Burada bana yanlış gelen o kadar çok şey var ki nereden başlasam bilemiyorum ve açıkçası uzatmak istemiyorum çünkü yazımın ana konusunun dışına kaçıyor, o yüzden kısa tutacağım. Günün afiş maçı olan kadınlar finalinin saatinin bir diğer maçı takiben olup o maçın bitiş saatine göre değişebilir şekilde sabitlenmesi kanımca saygısızlık. Ayrıca mantık açısından erkekler yarı finallerinin de arka arkaya oynanması bir oyuncunun diğerine avantaj sağlamasını önleme açısından en doğru karar. İşte buyrun Djokovic maçını 18:00 civarı bitirdi. Pazar finalde oynayacağı rakibi Stefanos Tsitsipas ise maçını gece yarısı bitirdi. Birinin dinlenme süresi diğerinden altı saat daha fazla. Tsitsipas büyük ihtimalle (basın toplantısı ve masaj gibi faktörleri katarak) gece 02:00’den evvel yatağına girmedi. Kadınlar finalini 14:00'e net sabitleştirmek, haydi diyelim 15:00'e, ardından da erkekler yarı finallerini arka arkaya oynatmak bu sorunları hepten çözerdi. Bu kararı vermenin zorluğunu anlamıyorum.

Bir dahaki sefere...